Taş Hastalıkları Tanı ve Tedavi Yöntemleri
Böbreklerde taş nasıl oluşur?
Böbrekte taşların oluşumu birçok faktörün bir araya gelmesi ile ortaya çıkmaktadır. Böbreklerde şekillenen ve atılan idrarın miktarı çok önemli olup, bir takım faktörlerin etkisi ile bazı kimyasal maddelerin idrar yoluyla atılımı artmakta ve alınan sıvı miktarına bağlı olarak azalabilen idrarda bu maddeler kolayca çökerek, küçük kristallerin oluşmasına yol açmaktadır. Bu kristaller şekillendikten sonra hızla birleşerek böbrek taşlarını oluşturmaktadır.
Kimler risk altındadır?
Böbrek taşları erkeklerde kadınlara göre 2-3 kat daha fazla oluşmaktadır. Sıcak iklimlerde (ülkemizin özellikle güney ve güneydoğu bölgelerinde olduğu gibi), yaz aylarında terlemeye ve yetersiz sıvı alımına bağlı olarak daha sık gerçekleşir. Aynı zamanda ramazan aylarında sıvı alımının önemli oranda azalması da etkili olabilmektedir. Diğer taraftan son yıllarda tüketilen besinlerin bu konudaki önemi de giderek artmakta olup, bazı yiyecek ve içeceklerin taşların oluşmasına yol açtığı bilinmektedir. Taşların oluşmasını önlemede en önemli faktör, alınan sıvı miktarıdır. Bünyesi taş oluşturmaya yatkın kişiler, yeteri kadar su içmezse (günde en az 2-2.5 lt.) idrar miktarı azalacak, idrar daha yoğun bir duruma gelecek ve idrardaki taş oluşturan maddelerin çökmesi ile yeni taşlar oluşacaktır. Bütün bunların haricinde ailesinde taş hastalığı olan bireyler de taş hastalığı açısından önemli risk altındadır.
Taş hastalığının belirtileri nelerdir?
Taşın bulunduğu taraftaki yan boşluk ağrısı en önemli belirtidir. Ağrı şiddetli, bıçak saplanır tarzda olabildiği gibi bazen de uzun sürebilen ve dayanılabilen yan ağrıları olabilmektedir. Özellikle böbrekten çıkıp idrar kanalına (üreter) giren taşlar, çok daha şiddetli ağrı oluşturmaktadır. Ağrının şiddeti zaman zaman artıp azalabilir. Ayrıca idrarda kanama, yanma, bulantı ve kusma da görülebilmektedir.
Taş Hastalığı Teşhis ve tedavi yöntemleri nelerdir?
En sık uygulanan inceleme yöntemi ultrasonografidir. Hastalara herhangi bir uygulama zorluğu oluşturmayan, basit ve pratik bir uygulamadır. Boş veya ilaçlı böbrek filmi (IVP), spiral, bilgisayarlı tomografi gibi radyolojik yöntemlerle de teşhis konulabilmektedir. Tedavi planı, taşların bulundukları yere, sayısına ve taşların çapına bağlı olarak değişmektedir.
İçinizde büyütmeyin. Zamanında alınmayan böbrek taşları böbrek fonksiyonlarını bozar ve böbreği tamamen kaybedebilirsiniz.
Modern bir tedavi yöntemi: Taş kırma (ESWL)
Vücut dışında oluşturulan şok (basınç) dalgalarının böbrekteki taşlar üzerine odaklanması ile taşların kırılması esasına dayanan modern, pratik ve ağrısız tedavi şeklidir. Bu yöntemle taşlar küçük parçalara ayrıldıktan sonra vücuttan dışarı atılabilmektedir. Tüm taşların tedavisinde etkili olmayıp; büyük taşlar, aşırı şişmanlık, kanama bozuklukları, idrar yollarında enfeksiyon ve idrar yollarında tıkanıklık, bu yöntem için engel teşkil eden faktörlerdir.
Böbrek içi taş kırma yöntemi
Üriner sistem taş hastalığı böbrek, üreter, mesane ve üretra taşlarını kapsayan bir terimdir. Üriner sistem taş hastalığı, oldukça sık görülen, insanların %2-3’ünü etkileyen, tedavi edilmediğinde ciddi problemlere yol açan bir sağlık sorunudur. Sıcak ve kurak iklim kuşağında daha sık ortaya çıkar, genetik faktörlerle ve beslenmeyle ilişkilidir; ülkemiz taş sıklığının nispeten yüksek olduğu ülkelerden biridir.
Üriner Sistem Taş Hastalığı
Üriner sistem taş hastalığı böbrek, üreter, mesane ve üretra taşlarını kapsayan bir terimdir. Üriner sistem taş hastalığı, oldukça sık görülen, insanların %2-3’ünü etkileyen, tedavi edilmediğinde ciddi problemlere yol açan bir sağlık sorunudur. Sıcak ve kurak iklim kuşağında daha sık ortaya çıkar, genetik faktörlerle ve beslenmeyle ilişkilidir; ülkemiz taş sıklığının nispeten yüksek olduğu ülkelerden biridir. Ailede taş hastalığı olması riski artırır, erkeklerde daha sık karşımıza çıkar. Taş hastalığı olan bir kişide, uygun tedaviler uygulanmadığında, taş tekrarlama ihtimali %50’nin üzerindedir.
Böbrek Taşları
Böbrek toplayıcı sistemi içinde taş bulunması durumudur. Geçmiş yıllarda çoğu açık ameliyatla tedavi edilen böbrek taşları, teknolojinin ilerlemesi ile birlikte, farklı tedavi yöntemleri kullanılarak, kapalı ameliyatlarla tedavi edilebilmektedir. Böbrek taşlarının tedavisinde asıl amaç böbreğe en az zararı veren yöntemlerle taşları temizlemektir.
RIRS
Genel anestezi altında, yaklaşık 3mm çapında, ışık kaynağına sahip, fiberoptik sistemle görüntü sağlayan ince bir enstrümanla (fleksibl renoskop) üretradan (idrar kanalı) ve mesaneden (idrar kesesi) geçirilir. Böbrekler ve mesane arasındaki bağlantıyı sağlayan yola (üreter) giriş sağlanır ve üreter geçilerek, böbrek içinde yerleşmiş olan taşı kırmak için böbreğe ulaşılır. Böbrek taşı renoskopun içinden geçebilen, lazer güç kaynağı kullanılarak kırılır. Kırma işleminden sonra büyük taş parçaları dışarı alınır, toz haline gelmiş kırıntılar böbrekten dökülür. Bu esnada herhangi bir kitle ya da şüpheli oluşuma rastlanılırsa biyopsi alınabilir ve endoskopik kazıma (rezeksiyon) ile aynı seansta tedavi yapılabilir.
Bu işlem esnasında cerrah, direk görüntü altında aletin uç kısmını kumanda ederek, böbreğin tüm odalarına girebilmekte ve lazer yardımı ile taşları kırabilmektedir.
Yeni nesil fleksibl (kıvrılabilir) renoskopların ve holmium lazer gibi etkin ve güvenli taş kırıcıların geliştirilmesi ile Retrograd İntrarenal Cerrahi (RIRS), taş tedavisinde önemli bir alternatif haline gelmiştir. Günümüzde çoğu küçük ve orta büyüklükteki böbrek taşı, açık cerrahiye ya da perkütan nefrolitotomiye (PCNL) gereksinim duyulmadan, Retrograd İntrarenal cerrahi (RIRS) ile başarılı bir şekilde tedavi edilmektedir. Bu sayede böbreğe karın duvarından delik açmaksızın ulaşılabilmekte, idrar kanalından girerek kıvrılabilen renoskop ve lazer ile taşlar tümüyle kırılıp temizlenebilmektedir. Bu da hastaların daha kısa sürede taburcu olmalarını ve günlük hayatlarına çok kısa bir sürede dönmelerini sağlamaktadır.
Ameliyat sonrasında elde edilen taş parçalarının analizi yapılarak taş cinsi belirlenmekte, bu sayede bazı yaşam tarzı önerileri ve medikal tedaviler ile kimi taşlar tedavi edilebilmekte, kimi taşların da tekrar oluşmasının önüne geçilebilmektedir.
Taş hastalığına ameliyatsız çözüm
Böbrek ile idrar torbası arasında yer alan üreterde (idrar kanalı) takılıp kalan taşların tamamına yakını üreteroskopi yöntemiyle tedavi edilebilmektedir. Bu yöntem, açık ameliyat yapılmaksızın endoskopik yoldan (kapalı, vücuda kesi uygulanmadan) yapılır. İşlem sırasında özel ışıklı bir alet ile taşın bulunduğu idrar kanalına girilerek taşa ulaşılır, büyük taşlar kırılarak küçültülüp direkt dışarı alınarak idrar kanalı taşların tümünden temizlenir. Hastanın iyileşmesi ve günlük aktivitelerine dönmesi çok hızlı olup aynı gün hasta evine gönderilebilmektedir.
Perkütan taş cerrahisi
Teknolojik gelişmeler ve modern yaklaşımlar sayesinde, günümüzde böbrek taşlarının %99’u kapalı ameliyat yöntemleri ile tedavi edilebilmektedir. Taş kırma yöntemi ile tedavi edilemeyen veya kırılsa da dökülemeyecek büyüklükte olan taşların çoğunda, perkütan taş cerrahisi uygulanmaktadır. Cilt üzerine yapılan 1 cm’lik kesi ile böbreğe endoskopik olarak girilerek taşlara ulaşılmakta ve bu taşlar kırılarak dışarıya alınmaktadır. İşlem sonrasında hastalar, büyük ameliyat yarası olmaması nedeniyle erkenden ayağa kalkabilmekte, çok kısa sürede iyileşerek, aktivitelerine dönebilmektedir.
Açık ameliyat uygulamasından da kısaca söz edebilir misiniz?
Günümüzde artık hem teknolojik gelişmeler ile yaygın uygulanan endoskopik (kapalı) girişimler, hem de taşların daha küçük boyutlarda iken tespit ve tedavi edilebilmesi nedeniyle açık cerrahi girişimlerin oranı % 1- 2 değerlerine kadar gerilemiş bulunmaktadır. Böbreklerin hemen hemen tüm boşluklarını dolduran büyük ve kompleks taşlar ile taşların alt kısmında tedavi sonrasında düşmelerini engelleyecek darlık bulunması durumlarında bu yöntem seçilebilmektedir.
Yeniden taş oluşması nasıl engellenebilir?
“Böbrek ve İdrar yolları taş hastalığı“, tedavi edilmiş olsa bile tekrar edebilmektedir. Bu nedenle idrar yollarında taş olan hastaların tedavi sonrasında ileri incelemeler ile yakından takibi gerekmektedir. Günümüzde artık başarılı bir şekilde taşların vücuttan uzaklaştırılmaları kadar yeni taşların oluşumunun engellenmesi de çok büyük önem taşımaktadır. Böbrek ve idrar yollarında bulunan taşların büyümesini veya yeniden taş oluşmasını engelleyecek en etkili ve gerekli birincil önlem gün içerisinde en az 2.5 litre su içilmesidir. Bu yolla yoğunluğu daha azalacak olan idrar ile taş oluşturabilecek risk faktörleri çok daha kolay atılabilecek ve bu maddeler bir araya gelip çökme imkanı bulamayacaktır. Bazı yiyecek ve içeceklerin, içeriklerinde yer alan bazı risk faktörleri nedeniyle taş oluşum riskini artırdıkları çok iyi bilinmektedir. Bu konu özellikle son 10 yıllık süreçte daha çok önem kazanmış olup, hastaların besin alışkanlıklarının bu konuda deneyimli bir diyetisyen tarafından çok iyi değerlendirilmesi ve günlük gıdaların uygun besinlerle desteklenmesi giderek daha fazla önem arz eden bir koruyucu önlem olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca, uygun kiloyu sürdürme ve yeteri kadar yapılan fizik egzersizleri de belirlenen risk faktörlerinden uzaklaşma için etkili önlemler arasındadır. Son olarak taş hastalığından muzdarip bireylerin, özellikle de ailesinde bir veya birden fazla bireyin taş hastalığı bulunan hastaların genetik açıdan da detaylı olarak değerlendirilmesi, bu yolla hem bu hastalığa olabilecek yatkınlık ile, gelecekte oluşabilecek yeni taş oluşum riskinin belirlenmesi de bu konu ile etkin olarak uğraşan merkezlerin üzerinde durduğu ve yoğun olarak çalıştığı bir konu olup, sık tekrar eden taş hastalığında mutlaka ele alınması gereken bir konudur. Unutulmaması gereken konu, taş hastalığının erken teşhis, etkili ve en az zarar veren yöntemler ile tedavi ve çok yakın takip gerektiren bir problem olduğudur. Ancak bu şekilde gelecekte oluşabilecek yeni taşları engellemek mümkündür. Önceleri yapılan bir açık ameliyat ile ortadan kalktığı zannedilen ve gereken önlemler alınmadığı için sık sık tekrar edip geriye dönüşümü olmayan yapısal, işlevsel problemlere yol açabilen taş hastalığı bu alanda deneyimli bir merkez tarafından ele alınması gereken, birden fazla disiplinin yaklaşımı ile hastaya çok az zarar veren etkili tedavinin yanı sıra detaylı bir araştırmanın mutlak gerekli olduğu bir problem durumuna gelmiştir.
Taş hastaları neler yapmalıdır ?
- Her gün yeteri kadar sıvı alınması ( 2-2.5 lt, 10-12 bardak)
- Sık tekrar eden taş hastalığı durumunda yiyeceklerin düzenlenmesi
- Düzenli yürüyüş ve egzersizler
- Stresten uzak bir yaşam tarzının sağlanabilmesi
- 6 ayda bir idrar analizi ile ultrasonografi incelemesinin tekrarı
- Vücutta taş oluşumuna yol açan sebeplerin aydınlatılması amacıyla kan ve idrar örneklerinin incelenmesi ve gereken tedavinin başlatılması
- Mevcut taşların büyümeden gereken önlemlerin alınması ve taşların uygun yöntemlerle temizlenmesi
- Düşürülen taşların analiz amacıyla biriktirilmesi ve inceleme amacıyla bu konu ile ilgilenen deneyimli merkezlere başvurulması
- Ailesinde yaygın taş hastalığı bulunan ve sık sık taş oluşumu ile karşılaşan bireylerin bu konuda deneyimli merkezlerde genetik incelemelerden geçmesi
Bu merkezlerin avantajları:
- Hastalar mevcut taşlarından değişik yöntemlerin ( Taş kırma, üretreroskopi, Perkütan taş tedavisi) uygulanabilmesi ile kısa sürede kurtulabilmekte ve günlük aktivitelerine çok kısa süre içerisinde dönebilmektedir.
- Daha da önemlisi tüm hastalar taş oluşturan risk faktörleri açısından detaylı olarak değerlendirilebilmektedir. Kan ve idrarda mevcut risk faktörleri tam olarak ortaya çıkarılabilmekte ve gereken önleyici tedavi zamanında başlatılabilmektedir.
- Hastaların diyet içeriği ele alınıp gereken düzenlemeler ile taş oluşum riski anlamlı ölçüde azaltılabilmektedir.
Böbrek taşlarının oluşumunda diyetin rolü nedir?
Böbrek ve idrar yollarında taşların oluşumuna yol açan faktörler içerisinde son yıllarda üzerinde çok yoğun olarak durulan önemli faktörlerden bir tanesi de tüketilen yiyecek ve içeceklerin içeriğidir. Yapılan klinik ve deneysel çalışmalarda bir takım yiyecek ve içeceklerin içerisinde yoğun bir şekilde yer alan taş yapıcı maddeler nedeniyle taş oluşumuna yol açtığı ve bu mekanizmayı hızlandırdığı gösterilmiştir. Bu yiyeceklerin alınması ve bağırsaklarda sindirilmeleri sonucu açığa çıkan bazı taş oluşturabilen yapı taşları bağırsaklardan emilmekte ve idrar yolu ile atılımları sırasında ise taş oluşumunu tetiklemektedir. Aynı zamanda bu risk faktörlerin idrarla atılımını kolaylaştıran ve bir araya gelip taş oluşumuna engel olan en önemli faktör yeteri kadar su tüketimi olup, bu beslenme tarzına ek olarak az sıvı tüketimi taş oluşumunu daha da artırmaktadır. Yapılan incelemeler sonucu aşağıda belirtilen bazı besin maddeleri başta olmak üzere belli başlı bazı besinlerin taş oluşum riskini artırdığı gösterilmiştir. Bu besinler arasında aşırı oranda protein ( kırmızı et, süt ve süt ürünleri),ıspanak, tuz, şekerli ve unlu mamuller, sakatat ürünleri, çikolata, koyu çay, kahve, kola, bira ve soda sayılmaktadır. Bu besinler ve diğer bazı risk teşkil eden besinlerin günlük tüketim içerisindeki ağırlığının tespiti ve eğer gerekli ise şahısların beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi bu açıdan büyük önem taşır duruma gelmiştir. Taş hastalığı ile yoğun bir şekilde uğraşan merkezlerde diyet uzmanlarının rolü ağırlık kazanmıştır. Günümüzde taş hastalığının takibi ve yeni taşların oluşumunun engellenmesinde her hastanın bu konuda uzman bir diyet uzmanı tarafından detaylı olarak değerlendirilmesi ve gereken beslenme alışkanlığı düzenlemesinin yapılması ile oldukça başarılı sonuçlar elde edilebilmektedir.
Taş hastalığının oluşumunda genetik faktörlerin ve genetik incelemelerin rolü nedir?
Taş hastalığının tedavisinde mevcut taşların değişik yöntemler ile vücuttan uzaklaştırılması ve hastaların taştan yoksun duruma getirilmesi tedavinin sadece bir bölümünü oluşturmaktadır. Günümüzde asıl hedef yeniden taş oluşum riskini minimum düzeye indirebilmek amacıyla gereken önlemlerin alınması ve hangi hastaların tekrar taş oluşturabileceğinin önceden kestirilebilmesidir. İşte bu noktada yapılacak bazı genetik araştırmalar ile, mevcut veriler ışığında hangi hastaların bu hastalığa yatkın olduğunu belirleyebilmek mümkün olacaktır. Özellikle ailesinin birçok ferdinde taş hastalığı bulunan çocukların bu açıdan detaylı olarak incelenmesi büyük önem taşımaktadır. Merkezlerde yer alan genetik uzmanları ile üroloji uzmanlarının birlikte yapacakları değerlendirmeler ve hastalardan elde edilen verilerin gruplandırılması ile hastalarda bazı genetik faktörler incelenilebilmekte ve bu faktörlerin pozitifliği ışığında hastalar gelecekte taş oluşumunu sınırlandırabilecek tedavi programlarına alınabilecektir. Özetle detaylı bir diyet uzmanı değerlendirmesi ve genetik taramalar ile gelecekte taş hastalığının oluşumunu minimum düzeylere indirebilmek mümkün olabilecektir ve bu durumda bu konuda deneyimli uzmanların yer aldığı merkezlerde mümkün olabilmektedir.
- Published in Endoüroloji, Taş Hastalıkları