Prostat büyümesinde yeni tedavi yöntemi: HOLEP
Prostat; idrar kesesinin altında, yerleşmiş kestane büyüklüğünde erkek salgı bezidir. İçinden idrar yolu geçer. Büluğ çağından sonra gelişir, yetişkin erkeklerde meninin bir kısmını sağlar, meni kanalı da prostatın içinden idrar yoluna açılır.40-50 yaş sonrası bazı erkeklerde prostat içinden geçen idrar yolunun etrafından yeni bir doku büyümeye başlar, içinden geçen idrar idrar yolunu sıkıştırır. Sonradan büyüyen bu dokuya «adenom» denir, kanser değildir. Adenom, hastanın asıl prostatını dışa doğru iterek bir kapsül haline getirir.
Prostatın idrar yolunu sıkıştırması ve idrar yapmayı zorlaştırmasıyla idrar kesesi de zorlanır, kalınlaşır, hassaslaşır. Mesane trabeküle olur, yani girintili çıkıntılı bir hal alır. İleri dönemde çukurlar ve divertiküller oluşur, böbrekler bozulabilir. Hasta idrar yapamazsa sonda konması gerekir.
Prostat Büyümesi ve Prostat Tedavisi
Prostatın Büyümesiyle Görülen Şikayetler;
- Zayıf idrar yapma,
- Gece idrara kalkma,
- Sık idrara çıkma,
- İdrarı kesik kesik yapma,
- İdrar yapmada bekleme,
- İdrarı tam boşaltamama
Prostat Büyümesi Şikayetleri ile Başvuran Hastaya Yapılan Tetkikler
PSA testi: Kanser şüphesi olup olmadığını görmek için
Ultrasonografi: Prostatın büyüklüğünü görmek için,
Rezidü idrar: İdrar kesesinde boşaltılamayan idrar olup olmadığını görmek için,
Üroflowmetri: İdrarın akış hızını görmek için
İdrar kültürü: İdrarda iltihap olup olmadığını görmek için
Tetkiklerin sonucuna göre, hafif derecedeki prostat büyümesinde ilaç tedavisi önerilir ve hastanın düzenli kontrolleri yapılarak, prostat takip altına alınır.
Prostat Ameliyatı Ne Zaman Gerekli?
- İdrar çok zayıf ise,
- Hastanın şikayetleri çok ise,
- Hastaya sonda konmuş ise,
- İdrar kesesi tam boşaltılamıyorsa,
- İlaçlara rağmen düzelmiyorsa,
Prostat ameliyatında amaç, sonradan büyüyen adenom denilen dokunun çıkarılmasıdır.
TUR, Plazmakinetik veya Greenlight Ameliyatlarından Sonra Adenom Dokusu Kalabilir.
Prostat tedavisinde, TUR, Plazmakinetik veya Greenlight gibi kapalı yöntemlerle, yapılan ameliyatlarda prostat dokusunun tam olarak çıkarılamaması nedeniyle hasta her zaman rahat idrar yapamayabilir.
Kalan prostat dokusu zamanla büyüyebilir veya kanamalara, şikayetlere sebep olabilir.
HOLEP AMELİYATI
HOLEP ameliyatı, hastanın idrar yaptığı kanaldan girilerek yani kapalı olarak yapılır.
Holmium Laserle sonradan büyümüş olan adenom, kapsül halini almış hastanın kendi prostatından ayrılarak çıkarılır ve hastada hiç adenom dokusu yani sonradan büyüyüp de idrar yolunu sıkıştıran doku kalmaz.
Lazerle kanamalar çok iyi kontrol edildiği için hasta çok az kan kaybeder. Çok rahat bir şekilde yatağına gelir.
HOLEP, Holmium Laser Enucleation of Prostate yani Prostatın Laser ile enükle edilerek çıkarılması demektir.
HOLEP ameliyatı, son 10 yılda bütün Avrupa ülkeleri ve Amerika’da yaygın olarak kullanılmakta ve prostat tedavisinde yeni altın standart olarak görülmektedir.
Yüksek güçlü, pahalı, Laser cihazına ve morcellatör denilen prostatı kıyma haline getiren cihazlara ihtiyaç gösterdiği için Türkiye’de her yerde yapılmayan HOLEP yöntemi Medicana Bursa Üroloji Doktoru Op.Dr. Mesut Yeşil tarafından üroloji bölümünde uygulanmaktadır.
HOLEP ameliyatı, kalp akciğer hastalığı olanlara da yapılabilir. Lazer kullanıldığı için kanama olmaz. Kan sulandırıcı kullananlarda ilaçlar ayarlanarak yapılabilir.
Her büyüklükteki prostata yapılabilir. Hastanın hemen ertesi gün evine gidebilmesi, çok rahat idrar yapması, İlerde tekrarlama ihtimalinin olmaması ve ereksiyon üzerine zararının olmaması gibi avantajlar sağlar.
İdrar kesesine itilen prostat dokusu “Morsellatör” denilen özel bir aletle rendelenerek çıkarılır ve bir kapta toplanır. Çıkarılan bu prostat dokusu tahlile gönderilerek prostat kanseri olup olmadığı araştırılır.
- Published in Benign Prostat Hiperplazisi, Mobile, Networking
Prostat Kanseri Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Prostat kanseri, erkeklerde en sık görülen kanser türüdür. Kansere bağlı ölümlerde ise ikinci sırada yer alır.
Prostat kanseri, erkeklerde deri kanserinden sonra en sık görülen kanser türüdür. Sağlıklı bir erkeğin hayat boyu prostat kanserine yakalanma riski %17’dir.
Prostat, erkeklerde bulunan, yaklaşık olarak bir ceviz büyüklüğünde, mesanenin altında yerleşmiş, üreme faaliyetleri için çeşitli salgılar üreten bir salgı organıdır.
Prostat kanseri, prostat dokusunu oluşturan bazı hücrelerin anormal seyir göstererek tümör yapıları oluşturması sonucu meydana gelir. Kanserler, prostatın sadece bir kısmından gelişebileceği gibi birden çok kısmında da gelişebilir.
Genellikle 65 yaş üstünde görülen bu hastalık erken dönemlerinde hiçbir belirti vermeyebilir. Fakat tedavi edilmezse zamanla büyüyerek idrar kanalına baskı yaratabilir. Böyle hastalarda idrar yapmayla ilgili bazı şikayetler meydana gelir.
Tanı ve tedavide geç kalınmış bazı hastalarda kanserli dokular prostat içinde sınırlı kalmayıp etraf dokulara yayılım gösterebilir.
Prostat Tedavisine Altın Standart HOLEP
Son 10 yılda bütün Avrupa ülkeleri ve Amerika´da yaygın olarak kullanılan HOLEP yöntemi prostat tedavisinde yeni altın standart görülmektedir..
HOLEP ameliyatı, hastanın idrar yaptığı kanaldan hiçbir kesi yapmadan girilerek, Holmium Lazerle kapalı olarak yapılır ve büyüyen prostat kapsülünden ayrılarak çıkarıldığı için hastada hiç prostat dokusu kalmaz. HOLEP Yöntemi ile prostat tedavisinde yeni altın standart olarak üroloji kitap ve kılavuzlarında yerini almıştır.
Sık İdrara Çıkma Prostatın Habercisi Olabilir!
Sık tuvalete gitme durumu orta yaş üstü erkeklerde genellikle iyi huylu prostat büyümesine bağlıdır. Mesane ve alt idrar yolu enfeksiyonlarında da sık idrara çıkma görülen bir belirtidir.
Prostat sorunu idrar yapmada ve idrara başlamada zorluk, geceleri sık tuvalete çıkma, uzun süre tuvalette bulunma ve idrarı tamamen boşaltamama gibi şikayetlerle kendini gösterir.
Prostat, idrar torbasının altında, rektumun önünde yerleşmiş ceviz büyüklüğünde bir organdır. Son 6 ayın 3 ayında, diğer alt üriner sistem hastalıkları dışlandıktan sonra, prostat bölgesinde ağrı hikayesi olan hastalara prostat ağrı sendromu tanısı konulur. Sık idrar hissi, idrar yaparken yanma, ve prostat bölgesinde ağrı gibi şikayetlere neden olabilir. Bu hastalığın tedavisinde birçok alternatif bulunmasının yanında HOLEP ameliyatı, hastanın idrar yaptığı kanaldan girilerek yani kapalı olarak yapılır. Holmium Laserle sonradan büyümüş olan adenom, kapsül halini almış hastanın kendi prostatından ayrılarak çıkarılır ve hastada hiç adenom dokusu yani sonradan büyüyüp de idrar yolunu sıkıştıran doku kalmaz.
İdrar yaparken zorlanma prostatın habercisi olabilir!
Erkeklerde görülme özellikle 45 yaşından sonra görülmeye başlayan prostat büyümesi, sadece irileşme olarak kalabilirken, bir kısmı ise kansere dönüşebiliyor.
İdrar akımının yavaşlaması ile kendini gösteren prostatlardaki büyüme, ayakta veya oturarak idrar yaparken hastanın ileriye doğru idrarını yapamama, idrarın kesik kesik gelmesi, damlalar halinde akması, idrarı tam boşaltamama hissi ile kendini gösteriyor.
idrarın hemen gelmemesi ve bir süre beklenilmesi, sık idrara çıkma, gece uykudan uyanıp idrarını yapma, idrarda kanama olması, idrarın tam yapılmaması sonucu ağrı ve idrar kaçırılması halinde vakit kaybetmeden hekime başvurulması gerekir.
Düşük hızda idrar prostat büyümesi habercisi
Erkeklerde görülme özellikle 45 yaşından sonra görülmeye başlayan prostat büyümesi, sadece irileşme olarak kalabilirken, bir kısmı ise kansere dönüşebiliyor.
İdrar akımının yavaşlaması ile kendini gösteren prostatlardaki büyüme, ayakta veya oturarak idrar yaparken hastanın ileriye doğru idrarını yapamama, idrarın kesik kesik gelmesi, damlalar halinde akması, idrarı tam boşaltamama hissi ile kendini gösteriyor.
idrarın hemen gelmemesi ve bir süre beklenilmesi, sık idrara çıkma, gece uykudan uyanıp idrarını yapma, idrarda kanama olması, idrarın tam yapılmaması sonucu ağrı ve idrar kaçırılması halinde vakit kaybetmeden hekime başvurulması gerekir.
İdrar akış hızı ne olmalı?
Normal maksimum idrar akış hızı saniyede 15 ml, ortalama akış hızı ise 10 ml olmalıdır. Normal idrar yapma süresi ise 30 saniye yani yarım dakikadır. İyi Huylu Prostat Büyümesinde prostat idrar yolunu tıkıyorsa bu değerlerde azalma gözükecek ve idrar yapma süresi uzayacaktır.
Prostat Kanseri Dereceleri ve Evreleri
Prostat kanserinin tedavisi, tümörün derecesi ve tümörün evresine göre planlanır.
Tümör Derecesi
Prostat biyopsisinde kanser saptanırsa, patolog tarafından kanserli doku değerlendirilir. En yaygın derecelendirme sistemi olan Gleason Skorlama Sistemi kullanılır. Sonuçlar, tümörün büyüme hızı ve normal dokudan farklılaşması hakkında fikir verir.
Düşük derece tümörün normal dokulardan aşırı farklılaşmadığı, yavaş büyüyeceği, yayılma riskinin az olduğu anlamına gelir. Yüksek derece risk ise tümörün normal dokulardan oldukça farklılaştığını, büyük ihtimalle hızlı büyüyeceğini ve vücudun diğer bölgelerine yayılabileceğini belirtir.
Prostat Kanserinin Evreleri
Prostat kanserinde evreleme, tümörün prostatta ve çevresinde ne kadar yayıldığına bağlı olarak yapılır. Bu evreleme yapılırken şunlar göz önüne alınır.
- Tümörün boyutu
- Tümörün prostatın içindeki dokularda ya da çevresindeki yayılımı
- Kanserin lenf nodlarına yayılıp yayılmadığı
- Vücudun diğer bölgelerine yayılım durumu (metastaz)
Evre 1
İlk evrede tümör sadece prostat içindedir. Tümör, rektal muayene ile hissedilemeyecek derecede küçüktür. Lenf nodlarına sıçrama veya vücudun diğer bölgelerine yayılımı yoktur. Derecesi düşüktür.
Evre 2
2. evrede tümör prostatın içine doğru ilerlemiştir ama çevresinde yayılmaz. Bu evrede tümör rektal muayene ya da görüntüleme yöntemleri (MR) tespit edilebilir. Lenf nodlarına sıçrama veya vücudun diğer bölgelerine yayılımı yoktur.
Evre 3
Üçüncü evrede tümör prostat kapsülünün ötesine ve seminal vezikül (sperm kesesi) gibi dokulara yayılmıştır. Lenf nodlarına sıçrama veya vücudun diğer bölgelerine yayılımı yoktur.
Evre 4
Dördüncü evrede kanser prostatın çevresindeki diğer dokulara yayılır. Bu evrede genellikle lenf nodlarına, kemiklere, karaciğere ya da akciğerlere yayılım olabilir (metastaz).
Prostat kanserinin derecesini saptamak, uygun tedavinin uygulanması ve hastalığın seyrini takip etmek açısından çok önemlidir.
Nedenleri
Prostat kanserinde en önemli risk faktörleri yaş ve aile öyküsüdür.
Yaş
Prostat kanserinin yaş ile görülme sıklığı artar. 70 yaş üzeri erkeklerin %50’sinde, 90 yaş üzerindekilerin de hemen hemen hepsinde mikroskobik düzeyde prostat kanseri tespit edilmektedir. Hastalığa 50 yaşından genç bireylerde sık rastlanmıyor.
Bu nedenle, erken teşhis için 50 yaşın üstündeki erkeklere prostat kanseri taraması öneriliyor.
Aile Öyküsü
Yapılan çalışmalar hastaların yaklaşık % 15’lik bir bölümünde diğer aile üyelerinin de prostat kanseri öyküsü olduğunu ortaya koymuştur. Prostat kanserinin oluşmasından sorumlu kimi gen grupları tanımlanmıştır.
Bunların yanı sıra, obezite ve sigara kullanımı da prostat kanseri için tanımlanan risk faktörleri arasındadır.
Belirtiler
Lokalize (prostata sınırlı) prostat kanseri sıklıkla hiçbir belirti vermeden gelişir. Prostat kanserinin belirtileri şunlardır:
- İdrar yaparken yanma
- Zorlanma ve idrarda kanama
- Semende kanama
- İleri evrede kemik metasazları, buna bağlı kemik ağrıları ve bazen kırıklar
Tarama testi yaptırmayan ya da tanı almış olmasına rağmen rutin kontrollerini aksatan bireylerde prostat kanserinin tedavisi gecikmiş olur. Bu durumlarda hastalık ilerlemeye başlar.
Tanı Yöntemleri
Günümüzde sağlıklı bir erkeğin prostat kanseri olacağını ortaya koyan bir erken tanı yöntemi yoktur.
Artan yaş ve genetik yatkınlık prostat kanserinde ortaya koyulmuş risk faktörleridir. Bu risk faktörlerinin ışığında hastalara erken tanı amaçlı testler yapılmaktadır.
Ailesinde prostat kanseri öyküsü olmayan erkeklerde prostat kanseri taraması 50 yaş ve sonrasında tavsiye edilirken, ailesinde prostat kanseri öyküsü olanlarda daha erken yaşlarda prostat kanseri için tarama tavsiye edilmektedir.
Tarama amaçlı olarak kullanılan yöntemler parmakla rektal muayene (prostata yönelik) ve kan testi ile PSA ölçümüdür.
Kanserin Tanısında PSA Testi ve Prostat Muayenesi
Kan örneğiyle bakılan PSA (prostat spesifik antijen) testi ile prostat kanseri erken teşhis edilebilir. Prostat kanserinin erken teşhisi, tedavi olanaklarının artması açısından önemlidir.
PSA, kanser dışında bengin prostat hiperplazisi – BPH (prostat büyümesi), prostatit (prostat iltihabı), cinsel ilişki, biyopsi, rektal prostat muayenesi, idrar yolu enfeksiyonu, idrar yolu girişimleri (sonda takmak) ve ameliyatları sonrasında yüksek çıkabilir.
Bu sebeple PSA’nın yüksekliği kanser olduğu anlamına gelmediği gibi düşüklüğü de kanseri ekarte etmek için yetersiz kalabilir. Bu sebeple prostat kanserinin taraması ve teşhisinde PSA testi, prostat muayenesi ile desteklenebilir. Bu tetkikler sonucu prostat kanserinden şüphelenilen hastalara prostat kanserinin teşhisi için bazı ilave tetkikler yapılabilir:
Multiparametrik MR
Prostat kanseri şüphesi olan hastalarda tanıyı destekleyebilecek bir görüntüleme yöntemidir. Kanserli olan hücre ve dokular hücre yoğunluğundaki artış ve kanlanma gibi kimi özellikleriyle sağlıklı olan dokulardan farklı bir görüntüye sahiptir. Bu sayede multiparametrik MR ile görüntülenmeleri mümkündür.
Bunun yanı sıra, Multiparametrik MR ile tümörün prostat kapsülünü aşıp aşmadığı ve olası lenf nodu sıçramaları tespit edilebilir. Ayrıca bu MR görüntüleri hastaya prostat biyopsisi yapılırken kılavuz olarak da kullanılabilir.
Prostat Biyopsisi
Mikroskop altında incelemek ve çeşitli testler yapmak amacıyla, vücudun herhangi bir kısmından doku ya da hücre parçası alınması işlemine biyopsi denir.
Prostat biyopsisinde de prostatın farklı bölgelerinden örnekler alınır. Standart prostat biyopsisinde, lokal anestezi altında rektuma yerleştirilen özel bir cihaz yardımıyla prostattan rastgele parçalar alınır. Daha sonra, patolojik incelemelerde bu dokular içinde kanserli hücre olup olmadığına bakılır.
Teknolojinin gelişmesiyle yeni biyopsi yöntemleri geliştirilmiş bu sayede tanı doğruluk oranları arttırılmıştır. Prostat biyopsisi prostat kanseri teşhisi koymada ve tümörün hızlı ve agresif seyredip seyretmediğini belirlemede kullanılır.
Standart Prostat Biyopsisi
Prostat biyopsisi makat yolu ile özel bir ultrason eşliğinde, otomatik biyopsi iğneleri ile yapılıyor. Bu şekilde yapılan biyopsi işlemleri genelde lokal anestezi eşliğinde yapılıyor ve herhangi bir yatış gerektirmiyor.
Bu işlem esnasında ultrason kılavuzluğu, biyopsinin istenilen bölgelerden alınmasını sağlıyor. PSA yüksekliğinin sebebi aydınlatılamazsa, PSA yükselmeye devam ederse veya prostat biyopsisi sonucu şüpheli olursa biyopsiyi tekrar etmek gerekebiliyor.
MR-Ultrason Füzyon Biyopsi
Bu yöntemde hastanın daha önce çekilen multiparametrik MR görüntüleri, prostat biyopsisi yapılan ultrason cihazına aktarılarak tümörün tam yeri belirlenebilmektedir.
Böylelikle klasik biyopsilerdeki gibi “rastgele” parça almak yerine “hedef gözeterek” direk şüpheli odaktan biyopsi yapılır. Tümörün ya da şüpheli odağın tam yeri bulunabildiğinden çok sayıda parça almak yerine bu yöntemle daha az örnek alınması yeterli olabilmektedir.
Füzyon biyopsi uygulaması iki yöntemle yapılabilir. Bunlardan birisi perineal bölgede ciltten girilerek yapılan transperineal yöntemdir. Bu yöntem genel veya lokal anestezi ile yapılabilir.
Diğer yöntem ise rektumdan girilerek yapılan transrektal yöntemdir. Bu yöntem de lokal anesteziyle yapılabilmektedir.
Tedavi Yöntemleri
Prostat kanseri tespit edildikten sonra tedavi, hastalığa bağlı faktörler (evresi, yaygınlığı) ve hastaya bağlı faktörler (genel durumu, yaşı, ek hastalıkları) göz önünde bulundurularak planlanır.
Prostat Kanserinin Ameliyat Dışında Tedavi Şekli Mümkün Müdür?
Prostat kanserinin tedavisi; ameliyat, radyoterapi, hormonoterapi şeklinde düzenlenebilmektedir. Hastanın içinde bulunduğu şartlar ve genel durumu göz önüne alınarak tedavi şekli belirlenir.
Prostat Kanseri Vakalarında Günümüzde Sık Kullanılan Tedavi Şekli Hangisidir?
Günümüzde prostat kanseri tarama testlerinin kullanımının artmasıyla erken evrede saptanabilmektedir. Çevreye yayılmamış erken evredeki (lokal) prostat kanserinde en sık kullanılan tedavi cerrahi tedavidir. Gereği halinde hormon terapisi veya radyoterapi ile kombine edilebilmektedir.
Aktif İzlem
Prostat kanseri Evre 1’de yavaş ilerler, bazen hiç belirti vermez ya da sağlık şikayetlerine yol açmaz. Doktorunuz bu evrede PSA değeri, rektal muayene ve ultrason gibi yöntemlerle kanserin ilerlemesini takip eder. Aynı zamanda tümörün yayılma riski (skorlama) değerlendirilir.
Aktif izlemde amaç yavaş ilerleyen ve düşük riskli olduğu tespit edilmiş hastaların gerektiğinde tedavi şansını kaybetmeyecek şekilde yakından takip edilmesidir. Bu sayede bir grup hastanın gereksiz tedavi alması önlenmiş olur.
Nanoknife
Nanoknife (nanonayf okunur) yöntemi, klinik olarak anlamsız tümör denilen küçük hacimli düşük riskli prostat kanserlerinin tedavisinde kullanılmaya başlanmıştır. Bazı karaciğer ve pankreas tümörlerinde de uygulanan bu yöntem, prostat kanserinin tedavisinde de güvenle uygulanmaktadır.
Nanoknife yönteminde 3-4 tane özel elektrot, ultrason yardımı ile prostatta bulunan tümörün çevresine yerleştirilir ve bu elektrotlara sırayla çok yüksek dozda (3000 volt-50 amper gibi); ancak kısa süreli elektrik akımı verilir. Bu bölgede elektromanyetik bir alan oluşur ve hücre duvarı geçirgenliği kalıcı olarak artar. Bu şekilde tümör hücreleri canlılıklarını kaybederler.
Bu yöntem dokularda ısı değişikliğine sebep olmadığı için sinirlere ve üretraya (mesaneden dışarıya açılan ve prostatın da içinden geçen tüp şeklindeki yapı) yakın tümörlere de uygulanabilir.
Bu yöntemle tedavi edilecek hastalar iyi seçilmelidir. Normalde aktif izlem yapılabilecek hasta grubuna kullanılabilecek bir tedavi yöntemidir.
Yapılan işlem sonrası prostatta sadece kanserli hücreler tahrip edildiğinden ilerleyen zamanda prostat dokusunun başka bir bölgesinden kanser gelişme riski vardır. şayet böyle bir durum gelişirse hastaya küratif (cerrahi, radyoterapi) tedavi planlanır. Yani bu yöntem, küratif tedavi gerekebilecek hastalarda bu tedavinin olabildiğince ertelenmesini sağlamaktadır. Bu şekilde küratif tedavilerden doğabilecek bazı yan etkilerin de ertelenmesi amaçlanır.
Prostat Kanserinde Cerrahi Tedavi – Radikal Prostatektomi
Yayılım göstermeyen prostat kanserinin tedavisinde, cerrahi olarak prostatın çıkarılmasıdır. Bu cerrahiye radikal prostatektomi ameliyatı denir. Radikal prostatektomi operasyonu geçiren düşük dereceli tümöre sahip hastaların 10 yıllık hastalığa özgü sağ kalım oranları %90’ın üzerindedir.
Prostat çıkarılırken idrar tutmaya yarayan yapılara zarar verilmemesi ve sinirlerin korunması önemlidir.
Robotik Cerrahi Ne Demektir?
Robotik cerrahi, laparoskopik (kapalı) ameliyatların “da Vinci” isimli robot yardımıyla 3 boyutlu görüntü altında yapılmasıdır. Laparoskopik yapılabilen birçok ameliyat (ürolojik, genel cerrahi, kadın hastalıkları vb.) bu yöntemle yapılabilmektedir.
Robotik Cerrahide Cerrahın Fonksiyonu Nedir?
Robotik cerrahi denilince ameliyatın robot tarafından yapıldığı şeklinde yanlış bir kanı vardır. Oysa ameliyatı gerçekleştiren kişi robot değil cerrahın kendisidir.
Robotik Cerrahi ile Prostat Kanseri Ameliyatının Komplikasyonları Nelerdir?
Prostat dokusunun bulunduğu anatomik yerleşim, ereksiyonu ve idrar tutmayı sağlayan yapılara çok yakındır. Bu sebeple prostat cerrahisinin en önemli komplikasyonları ameliyat sonrası ereksiyon kaybı ve idrar tutamama (inkontinans)’dır.
Robotik cerrahi ile prostat ameliyatındaki asıl amaç prostatın geride kanserli doku bırakmayacak şekilde çıkarılması, cinsel fonksiyonların devamını sağlayan sinirlerin korunması ve prostat çıkarılırken idrar tutmayı sağlayan yapılara zarar verilmemesi olarak sıralanabilir.
Mesane ile prostat arasında bulunan bir anatomik planın ortaya koyulması ile robotik prostat ameliyatlarında “Mesane Koruyucu Teknik” tanımlanmıştır. Bu teknikle yapılan ameliyat sonrası hastalarda idrar tutamama oranları çok azalmıştır.
Robotik Cerrahinin Açık Ameliyattan Farkı Nedir?
Geleneksel açık cerrahi yöntemde hastanın göbek altından yaklaşık 15 cm’lik bir kesi yapılır. Açık ameliyatın hem hasta hem de cerrahi ekip için birçok zorluğu bulunmaktadır.
Operasyondan sonra geç iyileşme süresi, uzun süre hastanede kalış, yara enfeksiyonu riski ve büyük bir yara izi bu cerrahinin hasta adına zorlukları olarak sayılabilir.
Cerrahi alanın darlığı sebebiyle el hareketlerinin yetersiz kalması ve iyi bir görüş alanının sağlanamaması sebebiyle ameliyat sürelerinin uzun olması ve komplikasyon oranlarının artması ise cerrahi ekip adına sayılabilecek zorluklardır.
Robotik cerrahi, Da Vinci adı verilen bir robotun hasta üzerine uygun şekilde yerleştirilmesi ve bu robotun kollarının, konsol cerrahı tarafından, konsol adı verilen kontrol ünitesinden yönlendirilmesi ile gerçekleştirilen bir ameliyat şeklidir. Genel prensipleri laparoskopik cerrahiye benzemektedir.
Robotik cerrahide kullanılan ameliyat kollarının ince yapısı, hareket kabiliyeti, titreşim engelleyici çalışma prensibi ve robotik sistemin gelişmiş görüntü sistemleri sayesinde prostat ameliyatı sırasında prostata yakın komşuluktaki yapılar daha rahat korunabilir olmuştur. Böylece ameliyat sırasında komplikasyon ihtimali aza inmekte, kan kaybı azalmakta ve ameliyat süresi kısalmaktadır.
Ameliyat sonrası ise ağrıda azalma, iyileşme süresinin kısalması, ilerleyen dönemde cinsel fonksiyonların kaybı ve sürekli idrar kaçırma gibi sosyal yaşantıyı büyük ölçüde etkileyen sağlık problemlerinin azalması gözlemlenmektedir.
Ameliyat hangi teknikle yapılırsa yapılsın, robotik cerrahi ile prostat kanseri ameliyatı sırasında da dikkat gerektiren aşamalar vardır.
Burada asıl amaç prostatın geride kanserli doku bırakmayacak şekilde çıkarılması, cinsel fonksiyonların devamını sağlayan sinirlerin korunması ve prostat çıkarılırken idrar tutmayı sağlayan yapılara zarar verilmemesi olarak sıralanabilir.
Radyoterapi
Radyoterapi (ışın tedavisi) kanser hastalığının radyasyon kullanılarak tedavi edilmesidir. Radyoterapinin amacı normal dokuya mümkün olduğunca az zarar vererek, kanserli hücreleri öldürmek veya bölünüp çoğalmalarını engellemektir.
Radyoterapi, cerrahi yöntemlere benzer şekilde lokal bir tedavi yöntemidir; etkisini de, yan etkisini de uygulandığı yerde göstermektedir. Lokalize prostat kanserinde radyoterapi, küratif bir tedavi yöntemi olarak kullanılmakla beraber, prostat komşu organlarına (lokal ileri) ve uzak organlara yayılmış (metastatik) hastalarda da palyatif (ağrı gibi şikayetlerin giderilmesine yönelik) ya da tümör yükü azaltma amaçlı tedavi olarak kullanılabilir.
Radyoterapinin Yan Etkileri Nelerdir?
Radyoterapinin yan etkileri genellikle ilk günlerde değil, ilerleyen günlerde, doz arttıkça başlar. Her zaman meydana gelmeyeceği gibi kişilere göre de değişiklik gösterebilir.
Genel yan etkilerden bazıları ciltte irritasyon (rahatsızlık) ve yorgunluk hissidir. Prostat kanserinde kullanılan radyasyon tedavisi, erektil disfonksiyona (sertleşme bozukluğu) ve inkontinansa (idrar tutamama) sebep olabilir. Bunun dışında da sık idrara çıkma hissi ve idrarda kanama görülebilecek bazı durumlardır.
Kemo-Hormono Terapi
Prostat kanserinin ilerlemiş safhalarında hastalık prostata sınırlı kalmayarak komşu dokulara ve uzak organlara yayılmış olarak tespit edilebilir. Hastalığın bu safhasında cerrahi yöntemler yetersiz kalacağından ilaç tedavileri tercih edilir.
Prostat dokusu erkeklik hormonu testosterona duyarlı bir organ olduğundan, hastalığın bu safhasında testosteron etkisini engelleyen ilaçlar (anti-androjen) kullanılır. Bu tedaviye hormonoterapi (hormon terapisi) denir.
Bu tedaviye yanıtsız olan veya direnç kazanan hastalara ise kemoterapi planlanır. Bu şekilde ileri evre prostat kanseri olan hastaların da yaşam sürelerinin uzatılabildiği bilimsel çalışmalarla ortaya koyulmuştur.
- Published in Prostat kanseri, Üroonkoloji
Benign Prostat Hiperplazisi Tedavisinde En İyi Lazer Hangisi?
Yaşla beraber erkeklerde görülme sıklığı artan benign prostat hiperplazisi (BPH) önemli bir sağlık sorunudur. Kırk yaş üstü erkeklerde görülme sıklığı %40 iken yaşla beraber bu oran artmakta ve 80 yaş üstü erkeklerde görülme sıklığı %90 civarına ulaşmaktadır (1). Tedavi edilmediğinde sadece alt üriner sistemin etkilenmesiyle kalmayıp ciddi üst üriner sistem bozukluğu ve sonunda renal yetmezliğe kadar ilerleyen klinik tabloların oluşması, BPH’nın ciddi bir sağlık sorunu olarak ortaya çıkmasında rol oynayan en önemli nedenlerdir. BPH’ya bağlı mortalitenin düşük olmasına rağmen özellikle yaşam kalitesi üzerine olan olumsuz etkilerinden dolayı hastalığın önlenmesi ve korunmasında tedavi alternatifleri arayışları devam etmektedir.
BPH’da tedavi algoritmi konservatif yöntemler, medikal tedaviler ve cerrahi tedaviler olarak sınıflandırılabilir. Uluslararası prostat semptom skorlaması (IPSS) kullanılarak hastalar klinik semptomlarına göre hafif, orta ve şiddetli olmak üzere 3 gruba ayrılmıştır. Orta ve şiddetli semptomları olan, medikal tedaviye yanıt alınamayan veya medikal tedavinin kontrendike olduğu durumlarda cerrahi tedavi ilk seçenektir.
Avrupa Üroloji Derneği’nin kılavuzlarında 30-80 gr prostat büyüklüğü olanlarda altın standart cerrahi teknik olarak monopolar transuretral prostatektomi (TURP) gösterilmektedir. Prostat büyüklüğü daha fazla olanlarda ise; geçmişte önerilen açık prostatektominin yerini günümüzde HoLEP almıştır (1). Operasyon sırasında kullanılan hipertonik sıvıların dolaşıma geçmesi ile ortaya çıkan TUR sendromu bu prosedürün en sık görülen komplikasyonlarından bir tanesidir (2). Ayrıca operasyon sırasında veya sonrasında kanama, tranfüzyon gereksinimi, enfeksiyon, mesane boynu veya uretra darlığı, inkontinans ve erektil disfonksiyon gelişebilmektedir. Özellikle bu yaş grubununda TUR-P’nin komplikasyonları ciddi sağlık problemlerine neden olabileceğinden minimal invaziv tekniklerin uygulanması gerekliliği doğmaktadır. Ayrıca bu yaş grubunda artan antikoagülan kullanımı ve artmış kardiyovasküler risklerden dolayı antikoagülanların kesilmesi zaman zaman sorun olabilmekte ve bu nedenle kanama riski artmaktadır. Bu parametreler göz önüne alındığında BPH tedavisinde minimal invaziv yöntemlerden lazer enerjili sistemlerin kullanımı önem kazanmış ve farklı lazerlerin geliştirilmesi ve klinik kullanımının onaylanmasıyla beraber son 20 yılda giderek daha fazla popülarite kazanmıştır.
Lazer kelimesi, İngilizce olarak “Light Amplification by the Stimulated Emission of Radiation” teriminin Türkçe kısaltması olarak kullanılmaktadır. İlk olarak 1992 yılında Neodymium: yttrium-aluminium-garnett (Nd: YAG) lazer BPH tedavisinde kullanılmıştır. Dalga boylarına ve doku etkileşimlerine göre klinik kullanımda olan neodymium: yttrium aluminium garnet (Nd: YAG), holmium: yttrium aluminium garnet (Ho):YAG, potassium titanyl phosphate (KTP), thulium (Tm) ve diode lazer ile prostatektomi yapılabilmektedir. Lazer ışığı hedeflenen doku yüzeyinden kısmen yansırken; önemli bir kısmı lazer dalga boyu için kromofob özelliğe sahip doku bileşeni tarafından abzorbe edilir veya heterojen bir dağılım göstererek doku içinde yayılır. Prostat dokusu üzerinde, lazer enerjisinin abzorbsiyonu su ve hemoglobin (Hb)’den etkilenir. Bu yayılma ve abzorbsiyon, lazer ışığının özelliğine bağlı olarak prostat dokusundaki penetrasyon derinliğini belirler. Böylece kullanılan lazer çeşidine göre prostatta koagülasyon, vaporizasyon, rezeksiyon ve enükleasyon işlemleri yapılabilmektedir.
Lazer Prostatektomi Çeşitleri
Nd: YAG lazer prostatektomi
1064 nm’lik dalga boyunda 40-60 Watt gücünde devamlı dalga üretilen lazerdir. Su ve Hb tarafından abzorbsiyonu zayıftır ve bu yüzden doku penetrasyon derinliği daha fazladır. Penetrasyon derinliği 5-10 mm arasındadır. Prostat dokusunda koagülasyon nekrozu meydana getirir. Nekroze olan dokuların dökülmesi ile kavite oluşur ve bu süreç 3 aya kadar devam etmektedir. Doku eksizyonu yapılamadığı için patolojik inceleme yapılamamaktadır. Nd:YAG lazer kullanılarak ultrason eşliğinde transüretral lazer prostatektomi (transurethral ultrasoundguided laser induced prostatectomy (TULIP)), görsel prostat lazer ablasyonu (visuallaserablation of prostate (VLAP)), kontakt lazer prostat ablasyonu (contact laser ablation of prostate (CLAP)), interstisyal lazer koagülasyonu (interstitial laser coagulation (ILC)) teknikleri uygulanmaktadır. Yapılan çalışmalarda IPSS ve maksimum akım hızı (Qmax) üzerinde kısa süreli sonuçların başarılı olduğu gösterilmiştir. Ayrıca operasyon sırasında oluşan kanama miktarı, transfüzyon gereksinimi ve hastanede kalış süresi bakımından bu yöntemler TUR-P ye göre daha iyi bulunmuşlardır. Bu iyi sonuçlara rağmen postoperatif irritatif semptomların uzun sürmesi, retansiyon oranının artması ve buna bağlı uzamış kateterizasyona gerek duyulması, postoperatif üriner enfeksiyon ve reoperasyon riskinin artması günümüzde Nd:YAG yöntemin artık kullanılmaması ile sonuçlanmıştır (3-7).
Ho:YAG lazer prostatektomi
2100 nm’lik dalga boyunda 60-80-100 Watt gücünde pulsatil dalga üretilen lazerdir. Doku penetrasyon derinliği 0,4 mm’dir. Suda çok iyi abzorbe olması, pulsatil modda çalışabilmesi ve doku penetrasyon derinliğinin az olması nedeniyle litotripsi, transüretral prostat insizyonu, üreteropelvik darlık insizyonu ve benzeri operasyonlar içinde kullanılmasını sağlamaktadır. Lazer dalga boyu nedeniyle çok iyi hemostaz sağlamakta ve ayrıca kesme ve vaporizasyon yapmaktadır. Ho:YAG lazer ile vaporizasyon (HoLAP), rezeksiyon (HoLRP) ve enükleasyon (HoLEP) yapılabilmektedir. Vaporizasyon ve rezeksiyon için yapılan çalışmalarda peroperatif ve postoperatif iyi sonuçlar elde edilmesine ve komplikasyon oranlarının düşük olmasına rağmen TUR-P’ye göre operasyon süresinin uzun olması en önemli dezavantajıdır (8,9). Kırk Watt üzerinde prostatektomi yapılabilmesine rağmen enerji gücünün yükselmesi ile operasyon süresi kısalmaktadır. Bu yüzden günümüzde 80-100 watt gücünde cihazlar kullanılmaktadır. Ayrıca HoLRP ve HoLEP ile histopatolojik değerlendirme için doku çıkarılabilmesi avantaj sağlamaktadır. Morselatörlerin kullanılması ile HoLEP tekniği daha yaygın uygulanmaya başlamıştır. HoLEP ile apeksten başlayarak adenom mesane boynuna kadar retrograd olarak çıkarılır ve mesane içerisine alınır. Bir anlamda, açık prostatektomi endoskopik olarak taklit edilir. Bu yöntemle beraber operasyon süresi ciddi oranda kısalmaktadır. Bu sayede sadece küçük ve orta hacimli değil daha büyük prostatlarda da kullanılabilmektedir. Yapılan bir çalışmada HoLEP, TUR-P ve açık prostatektominin doku çıkarma hızına bakılmış ve HOLEP’in TUR-P’den daha hızlı, açık prostatektomi ile ise benzer olduğu bulunmuştur (10). Öğrenme eğrisi yaklaşık olarak 50 vakadır. Başka bir çalışmada HoLEP’te ilk 50 vakada operasyon süresi daha uzun ve çıkarılan doku miktarı daha az bulunmuş ve 50 vakadan sonra operasyon süresinin kısaldığı ve çıkarılan doku miktarının arttığı saptanmıştır (11). Hemostaz açısından iyi olması nedeniyle kanama neredeyse görülmemektedir ve antikoagülan kullanan hastalarda antikoagülan tedavi kesilmeden yapılabilmektedir (12). HoLEP ve TUR-P sonuçlarının karşılaştırıldığı bir meta-analizde, ürodinamik olarak obstrüksiyon bulgularında iyileşmenin 50 gramdan büyük prostatlarda HoLEP tekniği ile daha iyi olduğu bildirilmiştir (13). Kırk beş randomize kontrollü çalışma (RKÇ)’nın dahil edildiği bir analizde TUR-P ve HoLEP’in başarı oranları birbirine benzer bulunmuş fakat kan transfüzyonu oranı HoLEP grubunda TUR-P grubuna göre belirgin şekilde daha düşük olarak saptanmıştır (14). Yüz gramdan yüksek hacimli prostatlarda HoLEP ve açık prostatektominin karşılaştırıldığı ve takip süresi 5 yıl olan bir çalışmada ise her iki grupta elde edilen iyileşme oranının benzer olduğu saptanmıştır. HoLEP grubunda daha az kan kaybı ve daha kısa hastanede kalış süresi saptanmıştır. Retrograd ejakulasyon ve erektil disfonksiyon açısından ise benzer oranlar rapor edilmiştir (15). HoLEP uygulanan ve takip süresi 6 yıl olan bir çalışmada iyileşme sonuçlarının 6 yıl sonunda dahi iyi olduğu ve üriner parametrelerdeki başarının %92 olduğunu belirtilmiştir (16). HoLEP ve TUR-P’nin karşılaştırıldığı başka bir çalışmada 3 yıllık dönemde her iki yöntemin benzer iyileşme oranlarına sahip olduğu, HoLEP grubunda rezidüel idrar miktarında azalmanın daha belirgin olduğu, uretral darlık görülmesi ve reoperasyon gereksinimi açısından her iki grubun da benzer olduğu bildirilmiştir (17). Prostat hacmi 175 gr üzerinde olan hastaların yer aldığı bir çalışmada 57 hastaya HoLEP uygulanmıştır. Bu hastaların hepsinde iyileşme izlenmiş olup 6. ay sonunda yapılan değerlendirmede hiçbir hastada inkontinans görülmemiş ve rekateterizasyona ihtiyaç duyulmamıştır (18). HoLEP ve TUR-P’nin karşılaştırıldığı güncel bir metaanalizde HoLEP ile TUR-P’nin Qmax ve IPSS ile değerlendirilerek yapılan takiplerinde ilk yıl içerisinde iyileşme oranlarının benzer olduğu fakat bir yıldan sonra HoLEP’in TUR-P’den üstün olduğu saptanmıştır. Yine aynı metaanalizde kanama, transfüzyon ihtiyacı, kateterizasyon süresi ve hastanede kalış süresi bakımından HoLEP daha üstün bulunmuş ve operasyon süresi ve dizüri açısından TUR-P daha üstün bulunmuştur (19). İkinci metaanalizde, HoLEP tekniğinin uzun vadede başarılı olduğu ve 2. yıl sonunda hastaların sadece %4,3’ünde yeniden ameliyata gereksinim duyulduğu belirtilmiştir (20,21). Üç binin üzeride hasta sayısının olduğu ve 11 yıllık takip süresi (ortalama 3 yıl) gibi uzun dönem sonuçların olduğu bir çalışmada HoLEP uygulanan hastalarda iyi sonuçlar elde edilmiş olup 4 hastada mesane boynu darlığı, 11 hastada uretra darlığı, 11 hastada inkontinans, 107 hastada postoperatif enfeksiyon ve 11 hastada reoperasyon ihtiyacı olduğu saptanmıştır (22).
KTP Lazer Prostatektomi
532 nm’lik dalga boyunda 60-80-120-180 Watt gücünde pulsatil dalga üreten lazerdir. Nd:YAG lazerin potasyum titanilfosfat kristali ile etkileşmesi sonucu enerjisi iki kat artıp dalga boyunun yarıya inmesine neden olur. Bu dalga boyunda yeşil renge dönüşür. Prostat dokusunda vaporizasyon meydana getirir ve bu işleme fotoselektif prostat vaporizasyonu (PVP) denilmektedir. Tamamen Hb tarafından abzorbe olur. Doku penetrasyon derinliği 1 mm’dir. Öğrenme eğrisi tam olarak belirlenmemiş olsa da; 15-20 vaka civarında olduğu ifade edilmektedir (23). 60 Watt ile PVP ile TUR-P arasında operasyon süresi KTP lazerde daha uzun olmasına rağmen enerji gücü yükseltilerek operasyon süresi kısaltılmaktadır. 120 Watt PVP (High Performance System (HPS)) ile 80 Watt sistemin karşılaştırıldığı hayvan deneyi modelinde HPS’nin aynı zamanda %50 oranında daha fazla doku vaporizasyonu yaptığı gösterilmiştir (24). 180 Watt PVP (Xcelerated Performance System (XPS)) ile HPS’in karşılaştırıldığı hayvan modelinde XPS’nin HPS’ye göre %77 oranında daha hızlı ve %76 oranında daha fazla dokuyu vaporize ettiği gösterilmiştir (25). Hemostazın çok iyi olması nedeniyle çalışmalarda kanama ve transfüzyon gereksinimi açısından yüksek riskli hasta grubunda KTP lazer kullanımının daha güvenli olduğu bulunmuştur. Ayrıca antikoagülan kullananlarda tedavi kesilmeden KTP lazerin güvenle kullanılabileceği gösterilmiştir (26-29). PVP ile TUR-P karşılaştırıldığında hastanede kalış süresi ve kateterizasyon süresi açısından PVP daha üstün bulunmaktadır. Ancak dizüri ve rekateterizasyon oranı daha fazla görülmektedir. TURP ve PVP’nin karşılaştırıldığı RKÇ sonucunda 36 aylık takip süresi bitiminde fonksiyonel sonuçlar benzer bulunmuştur. Aynı çalışmada, KTP lazer grubunda elde edilen intraoperatif ve erken postoperatif sonuçların TURP grubuna göre daha iyi olduğu belirtilmiştir. Buna karşın, TURP grubunda dizüri ve sıkışma şikayetlerinin daha az görüldüğü rapor edilmiştir (30). PVP uygulanan 70 hastanın 4 yıllık takip sonuçlarının değerlendirdiği bir çalışmada, idrar yapmadaki iyileşmenin ilk haftalarda başlayıp bir yıl süresince devam ettiği bildirilmiştir. Bu çalışmanın sonuçlarına göre irritatif semptomlar %8,6 oranında görülürken, yeniden operasyon ilk 12 ayda hiçbir hastada gerekmemiştir. Kısa kateterizasyon süresi ve daha az kan kaybı ile KTP lazer avantajlı bir yöntem olarak gözükmekte ise de; dizüri (%8-20) ve rekateterizasyon (%1-15) gibi önemli komplikasyonları bulunmaktadır (31). Prostat büyüklüğü 70 gr ve 100 gr üzerinde olan iki çalışmada hastalara PVP yapılmış ve iyileşmenin iyi olduğu, major komplikasyon izlenmediği ve hiçbir hastaya tranfüzyon gereksinimi olmadığı rapor edilmiştir (32,33). Bu iki çalışmada da; büyük hacimli prostatlarda PVP’nin güvenli ve etkili bir yöntem olduğu ve açık prostatektomiye alternatif olabileceği belirtilmektedir. Takip süresi 5 yıl olan iki çalışmada uzun dönemde reoperayon oranı %8,9 ve %50.1 olarak bildirilmiştir. Hasta sayısı 500 olan başka bir çalışmada ise; bu oran yaklaşık %15 olarak bildirilmiştir (34). TUR-P ve PVP’nin karşılaştırıldığı güncel bir meta analizde PVP ve TUR-P’nin iyileşme oranlarının benzer olduğu, PVP’nin TUR-P ye göre kanama, transfüzyon ihtiyacı, kateterizasyon süresi ve hastanede kalma süresi bakımından üstün olduğu fakat operasyon süresi ve reoperasyon ihtiyacı açısından TUR-P’nin PVP’den üstün olduğu saptanmıştır (35). TUR-P ve PVP’nin karşılaştırıldığı başka bir güncel metaanalizde de 70 gramdan düşük hacimli prostatlarda benzer sonuçlar saptanmıştır (36). Yüksek enerjili sistemlerle operasyon süresinin kısalması ve çok iyi hemostaz sağlamasına rağmen en önemli dezavantajı histopatolojik doku elde edilememesidir. Bu yüzden hastalar prostat kanseri açısından detaylı değerlendirilmeli ve riskler anlatılmalıdır. Thulium lazer prostatektomi 2014 nm’lik dalga boyunda 80-120-200 Watt gücünde sürekli dalga üreten lazerdir. Suda çok iyi absorbe olur. Doku penetrasyon derinliği 0,25 mm’dir. Ho:YAG lazer ile benzer özelliklere sahip olmasına rağmen sürekli dalga üretimi sayesinde daha hızlı ve düzgün kesme işlemi sağlamaktadır. Hemostaz sağlama özelliği Ho:YAG gibi çok iyidir. Tm lazer ile vaporizasyon, rezeksiyon ve enükleasyon yapılabilmektedir. Uretra darlığı, mesane boynu insizyonu ve mesane kanseri operasyonlarında da kullanılabilmektedir. Tm lazer vaporezeksiyonunda (ThuVaRP) TUR-P’ye benzer şekilde rezeksiyon yapılırken aynı anda vaporizasyon da; yapılmaktadır. Tm lazer vapoenükleasyonu (ThuLEP) HoLEP’e benzer şekildedir; fakat vaporizasyon kapasitesi daha fazladır. TUR-P ile karşılaştırıldığında Tm lazerin operasyon süresi ve başarı oranı benzer olmakla beraber kanama miktarı, kateterizasyon süresi, hastanede kalış süresi Tm lazerde daha üstün olarak bulunmuştur (37). ThuLEP ve HoLEP’in karşılaştırıldığı bir çalışmada 18 ay sonunda iyileşme ve kateterizasyon sürelerinin benzer olduğu, kanama miktarı bakımından ThuLEP üstün olmasına rağmen operasyon süresinin HoLEP grubunda daha kısa olduğu belirtilmiştir (38). ThuLEP ile yüksek hacimli prostatlarda HoLEP’te olduğu gibi iyi sonuçlar elde edilmiştir (39). Antikoagülan kullanan hastalarda tedavi kesilmeden kullanılabilmektedir (40). En önemli komplikasyonu hastalarda kısa dönemde görülen dizüridir. Dizüri oranı yaklaşık %27 olarak saptanmıştır (41). Öğrenme eğrisi tam olarak bilinmese de; bir çalışmada 8-16 vaka olarak gösterilmiştir (42).
Diode lazer prostatektomi
980-1470 dalga boyunda 120-200 Watt gücünde sürekli dalga üreten lazerdir. Su ve Hb her ikisinde de absorbe olur. Bu yüzden etkin hemostaz sağlama ve yüksek doku ablasyonu özelliği vardır. Diğer önemli bir özelliği elektrik enerjisini diğer lazerlere oranla daha verimli kullanmasıdır. Diode lazerde kullanılan enerjinin %25-35’i lazer gücüne çevrilebiliyorken diğer lazer sistemlerinde bu oran %10 civarındadır. Ayrıca daha küçük ve tanınabilir bir cihaza sahiptir. Diode lazer ile vaporizasyon ve enükleasyon yapılabilmektedir. Kısa süreli sonuçlarında IPSS ve Qmax üzerine etkilerinin olumlu olduğu ve antikoagülan kullanan hastalarda dahi iyi hemostaz sağladığı gösterilmiştir (43). Diode lazer ile HPS PVP’nin karşılaştırıldığı bir çalışmada her iki yöntemin de; benzer iyileşme gösterdiği, diode lazerin hemostaz açısından daha üstün olduğu fakat inkontinans oranı ve dizüri’nin daha fazla gözlendiği bildirilmiştir (44). Seksen gramdan daha büyük prostatlarda TUR-P ile “diode lazer + bipolar TUR” kombinasyonunun karşılaştırmasında postoperatif iyileşme oranları benzer bulunmuş olup, TUR-P’de operasyon süresinin da kısa olduğu, kanama ve kateterizesyon süresinin “diode lazer+bipolar TUR” kombinasyonunda daha iyi olduğu bildirilmiştir (45). Diode lazerin uzun dönem sonuçlarının olmaması ve TUR-P ile karşılaştırmalı sonuçlarının olmaması en büyük dezavantajıdır. Lazer prostatektomi yöntemleri ile yapılan çalışmalarda erektil disfonksiyon ve retrograd ejakulasyon açısından TUR-P’ye göre üstün veya eşit bulunmuştur. Maliyet açısından hastanede yatış, perioperatif malzeme ve komplikasyonların tedavileri de; eklendiğinde lazer prostatektomi operasyonları daha maliyetli olmaktadır. HoLEP’in TUR-P ve açık prostatektomi’ye göre maliyet açısından daha uygun olduğunu gösteren çalışmalar da; bulunmaktadır.
Lazer enerjili prostatektomi operasyonlarının kullanımının artmasına rağmen 30-80 gr büyüklüğündeki prostatlarda günümüzde halen altın standart yöntem TUR-P’dir. Özellikle HoLEP ve PVP ile ilgili yapılan çalışmalarda kısa, orta ve uzun dönem sonuçların etkin olduğu görülmektedir. Günümüzde kullanılan yöntemlerden HoLEP, etkinliği, güvenilirliği ve düşük komplikasyon oranı ile diğer yöntemlerden üstün görünmektedir. HoLEP ve ona benzer özellikte olan ThuLEP’in sadece küçük ve orta hacimli değil büyük hacimli prostatlarda da etkin olarak kullanılması avantaj sağlamaktadır. Ayrıca Ho:YAG lazer, litotripsi ve diğer ürolojik kullanım özellikleriyle prostat operasyonu ile beraber ek tedavi durumlarında maliyet açısından ön plana çıkmaktadır. Özellikle antikoagülan tedavi alan hastalarda lazer yöntemlerin kullanılması daha uygun görülmektedir. Diode lazer enerji verimliliği ile ön plana çıksa da; TUR-P ile karşılaştırmalı çalışmaların yapılması gerekmektedir. Bütün yönleri ile incelendiğinde BPH tedavisinde lazer yöntemlerin geliştiği, kullanımının arttığı gözlenmekte ve ileride TUR-P ve açık prostatektominin yerini alabileceği düşünülmektedir.
- Published in Benign Prostat Hiperplazisi
Benign Prostat Hiperplazisi (Prostat Büyümesi)
BPH (Benign Prostat Hiperplazisi)
Öncelikle prostatı bir hastalık olarak tanımlamak yanlıştır. Prostat tüm erkeklerde anne karnından itibaren var olan göz, kulak, karaciğer gibi bir organdır. Erkekte meninin sıvı kısmını yapımından sorumludur.
Prostatın bulunduğu konum ve yapısı itibarı ile büyüme ister iltihap, ister kanser isterse de yaşla beklenen normal büyüme olsun şikayetler hep benzer şekilde gelişir.
Benign Prostat Hiperplazisi’de Şikayetler Nelerdir?
Prostat hastalıklarında genellikle karşımıza çıkan şikayetler;
- Sık idrara çıkma
- Yavaş hızda idrar yapma
- İdrar yapmada zorlanma
- İdrarın çatal olması
- İdrar yaparken yanma
- İdrar yaptıktan sonra mesaneyi tam boşaltamama hissi
- Gece idrara kalkma olarak sayılabilir.
Benign Prostat Hiperplazisi nasıl teşhis edilir?
Prostat büyümesi: benign büyüme, iltihap, kanser nedeniyle oluşabilir. Ayrımın yapılması için bazı tetkik ve muayeneler vardır.
Hastaların tümüne, yaşları ne olursa olsun makattan prostat muayenesi ilk basamak olarak yapılması gereken muayene yöntemidir.
Bundan sonra tam idrar tahlili ve PSA (prostat spesifik antijen) adı verilen kan tahlili ile, hastanın üre ve kreatinin değerlerinin ölçülmesi gerekir. PSA kan tahlili kanser için tek belirleyici olmasa da kanser taramasında yardımcı olan önemli bir ön testtir. Eğer hastanın yaşı 70 in üzerinde ise ve muayenesi normal ise bu test de istenmeyebilir.
Prostatın büyüklüğü ultrasonografi ile değerlendirilebilir.
Yine, hastalar için son derece zahmetsiz olarak, işeme hızının üroflowmetri adı verilen bir bilgisayarlı ölçüm sistemi ile ölçülmesi prostata bağlı tıkanıklığın derecesi konusunda bilgi verir.
Muayenesinde, PSA ölçümlerinde ve/veya her ikisinde birden bir bozukluk olan hastalarda hangi tip büyümenin olduğunun ayırt edilmesinde tüm dünyada kabul edilen altın standart, prostattan özel aletlerle ultrasonografi eşliğinde biyopsi alınarak, örneğin patolojik olarak incelenmesidir. Bu işlemin deneyimli bir merkez tarafından yapılması hastalara uygulanacak tedavinin düzenlenmesinde büyük rol oynar.
Normal Prostat büyümesi (BPH) sı olan hastaların tedavisi nasıl yapılmaktadır?
Normal prostat büyümesi erkeklerde 50 yaş sonrasında vücutta meydana gelen hormonal değişiklikler sonucunda oluşur. İnsan yaşam kalitesini ciddi olarak etkileyebilecek bir sorundur. Büyüme sonucu yaşanan sorunlar kişiye özgü olarak ortaya çıktığından prostat büyümesinin tedavisi ne sadece doktorun ne de hastanın karar verebilecekleri bir durumdur. Burada hastaların şikayetlerinin iyi değerlendirilmesi son derece önemlidir.
Tedavi planlanmasında tüm dünyada yapılan çalışmaların bir örneği olarak ülkemizde de hasta şikayetlerinin daha bilimsel olarak anlaşılabilir hale gelmesi ve yaşam kalitesinin ne kadar etkilendiğinin değerlendirilmesi için standart soru formları kullanılır. Bunlardan en sık kullanılanı Uluslararası Prostat Semptom Skoru (IPSS) dir.
IPSS testi hasta tarafından doldurulur ve hastalığa bağlı şikayetlerin derecesini, şeklini doktora sayısal veri olarak verir. Elde edilen değerler az, orta, şiddetli olarak değerlendirilir. Hastanın yaşı, eşlik eden hastalıkları, kalp, tansiyon, şeker hastalığı gibi, hastanın yaşam şekli ve beklentileri değerlendirilerek tedavi seçenekleri hastalara iyi ve kötü yanları ile anlatılır ve doktor-hasta etkileşimi ile tedaviye birlikte karar verilir.
Prostat büyümesi nasıl ameliyat edilir?
Prostat ameliyatları iki ana başlık altında yapılmaktadır; açık ve kapalı ameliyatlar. Açık prostat ameliyatları günümüzde BPH için daha az kullanılan ameliyat teknikleridir; bu ameliyat tekniği ekseriya büyük prostatı olan hastalarda tercih edilmektedir. Bunun nedeni hastada yara izi bırakması, sondalı kalma süresinin daha uzun olması ve daha fazla yan etki oluşturmakta olmasıdır.
Kapalı prostat ameliyatları
(TUR)
Kapalı prostat ameliyatları kendi içinde değişik şekillerde gerçekleştirilebilmektedir. En başta tüm dünyada yıllardır kabul edilmiş olan TUR (transüretral rezeksiyon) yöntemi gelir. Burada hasta anestezi aldıktan sonra idrar borusundan bir endoskop ile girilir, tıkanıklık yapan prostat dokusu kesilerek küçük parçalar halinde dışarı çıkarılır. Bu yöntemde hastalar açık ameliyata göre çok daha erken dönemde sondadan kurtulurken daha rahat kendini toparlayabilmektedir.
Prostatın Buharlaştırılması
Yine endoskopik olarak idrar borusundan girilerek yapılan bir başka teknik ise prostatın buharlaştırılmasıdır. Burada prostat içerisine odaklanmış yüksek enerji verilerek çoğunluğu su olan prostat dokularının buharlaşması sağlanır. Buharlaştırma ameliyatları 1990’lardan itibaren değişik aletler ve enerji kaynakları kullanılarak gerçekleştirilmektedir.
BPH ve BPH ameliyatları ile cinselliğin ilişkisi nedir?
BPH şikayetlerinin cinsel hayatı genel olarak kötüleştirdiği birçok çalışma ile kanıtlanmıştır. BPH nedeni ile ilaç tedavisi alan ve şikayetleri azalan hastaların cinsel yaşamlarında da iyileşme olduğu görülmektedir. Cinsel hayatı aktif olarak devam eden erkeklerde ilaç tedavisi öncelikli olmalıdır. Ancak hastaların ürolojik takiplerinin düzenli bir şekilde yapılması da son derece önemlidir.
Ameliyat sonrası için, hastalara mutlaka cinsellik ile ilgili bilgi verilmelidir. Sonuç olarak prostat erkeklerdeki seks bezlerinden birisidir ve yapılan her türlü müdahalenin cinsel işlevler ile ilgili sorun çıkartma ihtimali vardır. Kayıplar sadece ereksiyon kaybı olarak değil boşalma bozuklukları olarak da ortaya çıkabilir.
Hastalar, boşalma hissi olmasına karşın meninin gelmemesi, kanlı meni gelmesi gibi sorunlarla da karşılaşılabilir. Bunların hastalara detaylı olarak anlatılması ve nedenlerinin açıklanması gerekir.
BPH (Benign Prostat Hiperplazisi) Belirtileri
Prostat büyürken idrar yolunu tıkayarak idrar akışını engellemeye baslar. Tıkanıklığın derecesine bağlı olarak hastalarda idrar yapmayla ilgili bazı şikayetler görülür.Prostat büyümesinin belirtileri şunlardır:
- İdrar akım şiddetinin azalması,
- İdrarı başlatmakta güçlük yaşanması,
- İdrar yaparken kesinti olması,
- İdrarı tam boşaltamama hissi,
- Sık sık idrara çıkma hissi,
- Ani sıkışma atakları,
- İdrar kaçırma,
- İdrarda çatallanma ve gece idrara çıkma.
Benign Prostat Hiperplazisi (Prostat Büyümesi) Tedavi Yöntemleri
Prostat büyümesi durumunda genellikle mesane tam olarak boşaltılamadığından içeride kalan idrar, tekrarlayan enfeksiyonlara ve böbrek fonksiyonlarında kalıcı bozulmaya yol açabilmektedir.
Aynı zamanda prostat büyümesi sebebiyle görülen şikayetler, hastaların hayat kalitesini oldukça düşürmektedir. “Prostat büyümesi tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.”
Prostat büyümesinde (BPH) ilaç tedavisine yanıt vermeyen, ilaç tedavisine başlangıçta yanıt veren anca zamanla ilacın yetersiz hale geldiği ve yan etkileri sebebiyle ilaç kullanamayan hastalara prostat ameliyatıyla tedavi uygulanabilir.
Ayrıca prostat büyümesine bağlı olarak; mesanesinde taşı olan, idrar yolundan tekrarlayan kanamaları olan, sık idrar yolu iltihabı geçiren ve idrarını hiç boşaltamayan hastalarda da prostat ameliyatı ile tedavi planlanmalıdır.
Prostat ameliyatı yöntemi belirlemede hastanın yaşı, kullandığı ilaçlar, ek hastalıkları ve prostat büyüklüğü dikkate alınır.Prostat büyümesi tedavisinde kullanılan yöntemleri şunlardır
- Medikal (İlaçla) Tedavi
- Prostat Ameliyatı
- Klasik Cerrahi Yöntemler
- Lazerli Cerrahi Yöntemler
Prostat büyümesinin tedavisinde prostat ilaçları kullanılabilir. Bu ilaçların, her ilaç kullanımında olduğu bazı yan etkileri vardır. Bunun yanı sıra ilaç tedavisine başlanan hastaların bir kısmında ilerleyen dönemde ilaç tedavisinin yetersiz kalması sebebiyle prostat ameliyatı gerektiği gösterilmiştir
Prostat Ameliyatı
- Klasik cerrahi (TUR-P ve Açık Prostatektomi)
- Lazerli prostat ameliyatı (Greenlight lazer ve Holmium Lazer – HOLEP gibi) şeklinde uygulanabilir.
Açık Prostatektomi
Prostat büyüklüğü 100 gr. ve üzeri olan hastalarda ise açık prostat ameliyatı uygulanabilmektedir. Bu ameliyatta hastanın cilt ve cilt altı dokularıyla birlikte idrar torbası da açılır ve parmak yardımıyla prostat çıkarılır.
Bu ameliyat esnasında kanama oranları oldukça yüksek olduğundan sıklıkla kan desteği gerekebilmektedir. İşlem sonrası hastanın en az 1 hafta sondalı kalması gerekmektedir. Ayrıca hastanede kalış süresi diğer yöntemlere göre daha uzundur.
Ürolojide lazerin kullanılmaya başlaması ile birlikte prostat cerrahisinde de lazer kullanılarak cerrahi operasyonlar yapılmaya başlanmıştır.
Prostat Büyümesi (BPH)’nin Cerrahi Tedavisinde Kullanılan Lazerli Yöntemler Nelerdir?
Prostat cerrahisinde lazer yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu yöntemler Greenlight lazer, fotoselektif prostat vaporizasyonu (PVP); Thulium lazer ile prostat enükleasyonu (ThuLEP), thulium lazer ile prostat rezeksiyonu (TmLRP), diode lazer ile prostat enekülasyonu (DiLEP), diode lazer ile prostat vaporizasyonu (DiLVP), holmium lazer ile prostat rezeksiyonu (HoLRP) ve holmium lazer ile prostat enükleasyonu (HoLEP)’dir.
GreenLight Ameliyatları Nasıl Yapılır?
GreenLight ameliyatında prostat dokusu lazer enerjisiyle buharlaştırılır. Prostat dokusu buharlaşarak yok edildiğinden hastadan genellikle patolojik örnek alınamaz.
HoLEP Nedir?
HoLEP, idrar kanalından girilip holmium lazer kullanılarak gerçekleştirilen bir prostat ameliyatı yöntemidir. Bu yöntem kapalı olarak gerçekleştirilmesine rağmen açık prostat ameliyatına benzer bir metotla prostatın tamamı alınır. Ameliyat sırasında spinal anestezi yeterli olmaktadır.
HoLEP Ameliyatları Nasıl Yapılır?
HoLEP yöntemi “Elektrik enerjisi ile yakma” yerine “lazer ile ayırma” prensibiyle yapılır. Bu yöntem kapalı olarak gerçekleştirilmesine rağmen açık prostat ameliyatına benzer bir metotla prostatın tamamı alınır. Ameliyat sırasında spinal anestezi yeterli olmaktadır. Prostat dokusu tam olarak çıkarıldığından hastalığın yineleme riski çok düşüktür.
HoLEP Ameliyatı İçin Hangi Hastalar Uygundur?
Prostat hastalığına cerrahi tedavi düşünülen bütün hastalar HoLEP için uygun aday sayılabilirler. Bu yöntem prostat boyutundan bağımsızdır yani tüm prostat boyutlarında uygulanabilir.
”Elektrik enerjisi ile yakma” yerine “lazer ile ayırma” prensibiyle yapıldığı için sondası çekilen hasta idrar yaparken yanma hissi (disüri) yaşamaz.
Düşük kanama riski, kısa hastanede yatış süresi ve hızlı iyileşme süreci gibi özellikleriyle hastalar 24 saat gibi kısa bir sürede hastalar sondalarından kurtulur ve normal hayatlarına hızlı dönüş yapabilirler.
Sağlıklı dokuya etkisi 0.4 mm’ den daha az olduğu için prostat kapsülü etrafından geçen ve cinsel fonksiyonları düzenleyen sinirlere hasar vermez. Bu sebepten hastalarda ameliyat sonrası sertleşme problemi beklenmez.
Ameliyatla çıkarılan dokularda yanma defekti oluşturmadığı için doku patologlar tarafından daha rahat incelenmekte ve olası kötü huylu oluşumların (malignite) gözden kaçma ihtimali azalmaktadır.
Prostat dokusu tam olarak çıkarıldığından hastalığın yineleme riski çok düşüktür.
Prostatın İlaçla Tedavisi
Prostat büyümesi tedavisinde kullanılan bazı prostat ilaçları mevcuttur:
Alfa reseptör blokörleri, 5- alfa-redüktaz inhibitörleri ve fosfodiesteraz-5 inhibitörleri BPH tedavisinde kullanılan prostat ilaçlarıdır. Farklı etki mekanizmalarına sahip olan bu ilaçlar bazen bir arada da (kombine) kullanılabilir. Fakat her ilaç kullanımda olduğu gibi prostat büyümesinin ilaç tedavisinde kullanılan bu ilaçların da bazı yan etkileri mevcuttur.
Prostat ilaçları sıklıkla tansiyon düşüklüğü, halsizlik ve meni gelişinin azalması (retrograd ejekülasyon) gibi şikayetlere sebep olur. Ayrıca ilaç tedavisine başlanan hastaların bir kısmında ilerleyen dönemde prostat ameliyatı gerektiği gösterilmiştir.
- Published in Benign Prostat Hiperplazisi, Üroloji