Prostat kanseri, erkeklerde en sık görülen kanser türüdür. Kansere bağlı ölümlerde ise ikinci sırada yer alır.
Prostat kanseri, erkeklerde deri kanserinden sonra en sık görülen kanser türüdür. Sağlıklı bir erkeğin hayat boyu prostat kanserine yakalanma riski %17’dir.
Prostat, erkeklerde bulunan, yaklaşık olarak bir ceviz büyüklüğünde, mesanenin altında yerleşmiş, üreme faaliyetleri için çeşitli salgılar üreten bir salgı organıdır.
Prostat kanseri, prostat dokusunu oluşturan bazı hücrelerin anormal seyir göstererek tümör yapıları oluşturması sonucu meydana gelir. Kanserler, prostatın sadece bir kısmından gelişebileceği gibi birden çok kısmında da gelişebilir.
Genellikle 65 yaş üstünde görülen bu hastalık erken dönemlerinde hiçbir belirti vermeyebilir. Fakat tedavi edilmezse zamanla büyüyerek idrar kanalına baskı yaratabilir. Böyle hastalarda idrar yapmayla ilgili bazı şikayetler meydana gelir.
Tanı ve tedavide geç kalınmış bazı hastalarda kanserli dokular prostat içinde sınırlı kalmayıp etraf dokulara yayılım gösterebilir.
Prostat Tedavisine Altın Standart HOLEP
Son 10 yılda bütün Avrupa ülkeleri ve Amerika´da yaygın olarak kullanılan HOLEP yöntemi prostat tedavisinde yeni altın standart görülmektedir..
HOLEP ameliyatı, hastanın idrar yaptığı kanaldan hiçbir kesi yapmadan girilerek, Holmium Lazerle kapalı olarak yapılır ve büyüyen prostat kapsülünden ayrılarak çıkarıldığı için hastada hiç prostat dokusu kalmaz. HOLEP Yöntemi ile prostat tedavisinde yeni altın standart olarak üroloji kitap ve kılavuzlarında yerini almıştır.
Sık İdrara Çıkma Prostatın Habercisi Olabilir!
Sık tuvalete gitme durumu orta yaş üstü erkeklerde genellikle iyi huylu prostat büyümesine bağlıdır. Mesane ve alt idrar yolu enfeksiyonlarında da sık idrara çıkma görülen bir belirtidir.
Prostat sorunu idrar yapmada ve idrara başlamada zorluk, geceleri sık tuvalete çıkma, uzun süre tuvalette bulunma ve idrarı tamamen boşaltamama gibi şikayetlerle kendini gösterir.
Prostat, idrar torbasının altında, rektumun önünde yerleşmiş ceviz büyüklüğünde bir organdır. Son 6 ayın 3 ayında, diğer alt üriner sistem hastalıkları dışlandıktan sonra, prostat bölgesinde ağrı hikayesi olan hastalara prostat ağrı sendromu tanısı konulur. Sık idrar hissi, idrar yaparken yanma, ve prostat bölgesinde ağrı gibi şikayetlere neden olabilir. Bu hastalığın tedavisinde birçok alternatif bulunmasının yanında HOLEP ameliyatı, hastanın idrar yaptığı kanaldan girilerek yani kapalı olarak yapılır. Holmium Laserle sonradan büyümüş olan adenom, kapsül halini almış hastanın kendi prostatından ayrılarak çıkarılır ve hastada hiç adenom dokusu yani sonradan büyüyüp de idrar yolunu sıkıştıran doku kalmaz.
İdrar yaparken zorlanma prostatın habercisi olabilir!
Erkeklerde görülme özellikle 45 yaşından sonra görülmeye başlayan prostat büyümesi, sadece irileşme olarak kalabilirken, bir kısmı ise kansere dönüşebiliyor.
İdrar akımının yavaşlaması ile kendini gösteren prostatlardaki büyüme, ayakta veya oturarak idrar yaparken hastanın ileriye doğru idrarını yapamama, idrarın kesik kesik gelmesi, damlalar halinde akması, idrarı tam boşaltamama hissi ile kendini gösteriyor.
idrarın hemen gelmemesi ve bir süre beklenilmesi, sık idrara çıkma, gece uykudan uyanıp idrarını yapma, idrarda kanama olması, idrarın tam yapılmaması sonucu ağrı ve idrar kaçırılması halinde vakit kaybetmeden hekime başvurulması gerekir.
Düşük hızda idrar prostat büyümesi habercisi
Erkeklerde görülme özellikle 45 yaşından sonra görülmeye başlayan prostat büyümesi, sadece irileşme olarak kalabilirken, bir kısmı ise kansere dönüşebiliyor.
İdrar akımının yavaşlaması ile kendini gösteren prostatlardaki büyüme, ayakta veya oturarak idrar yaparken hastanın ileriye doğru idrarını yapamama, idrarın kesik kesik gelmesi, damlalar halinde akması, idrarı tam boşaltamama hissi ile kendini gösteriyor.
idrarın hemen gelmemesi ve bir süre beklenilmesi, sık idrara çıkma, gece uykudan uyanıp idrarını yapma, idrarda kanama olması, idrarın tam yapılmaması sonucu ağrı ve idrar kaçırılması halinde vakit kaybetmeden hekime başvurulması gerekir.
İdrar akış hızı ne olmalı?
Normal maksimum idrar akış hızı saniyede 15 ml, ortalama akış hızı ise 10 ml olmalıdır. Normal idrar yapma süresi ise 30 saniye yani yarım dakikadır. İyi Huylu Prostat Büyümesinde prostat idrar yolunu tıkıyorsa bu değerlerde azalma gözükecek ve idrar yapma süresi uzayacaktır.
Prostat Kanseri Dereceleri ve Evreleri
Prostat kanserinin tedavisi, tümörün derecesi ve tümörün evresine göre planlanır.
Tümör Derecesi
Prostat biyopsisinde kanser saptanırsa, patolog tarafından kanserli doku değerlendirilir. En yaygın derecelendirme sistemi olan Gleason Skorlama Sistemi kullanılır. Sonuçlar, tümörün büyüme hızı ve normal dokudan farklılaşması hakkında fikir verir.
Düşük derece tümörün normal dokulardan aşırı farklılaşmadığı, yavaş büyüyeceği, yayılma riskinin az olduğu anlamına gelir. Yüksek derece risk ise tümörün normal dokulardan oldukça farklılaştığını, büyük ihtimalle hızlı büyüyeceğini ve vücudun diğer bölgelerine yayılabileceğini belirtir.
Prostat Kanserinin Evreleri
Prostat kanserinde evreleme, tümörün prostatta ve çevresinde ne kadar yayıldığına bağlı olarak yapılır. Bu evreleme yapılırken şunlar göz önüne alınır.
- Tümörün boyutu
- Tümörün prostatın içindeki dokularda ya da çevresindeki yayılımı
- Kanserin lenf nodlarına yayılıp yayılmadığı
- Vücudun diğer bölgelerine yayılım durumu (metastaz)
Evre 1
İlk evrede tümör sadece prostat içindedir. Tümör, rektal muayene ile hissedilemeyecek derecede küçüktür. Lenf nodlarına sıçrama veya vücudun diğer bölgelerine yayılımı yoktur. Derecesi düşüktür.
Evre 2
2. evrede tümör prostatın içine doğru ilerlemiştir ama çevresinde yayılmaz. Bu evrede tümör rektal muayene ya da görüntüleme yöntemleri (MR) tespit edilebilir. Lenf nodlarına sıçrama veya vücudun diğer bölgelerine yayılımı yoktur.
Evre 3
Üçüncü evrede tümör prostat kapsülünün ötesine ve seminal vezikül (sperm kesesi) gibi dokulara yayılmıştır. Lenf nodlarına sıçrama veya vücudun diğer bölgelerine yayılımı yoktur.
Evre 4
Dördüncü evrede kanser prostatın çevresindeki diğer dokulara yayılır. Bu evrede genellikle lenf nodlarına, kemiklere, karaciğere ya da akciğerlere yayılım olabilir (metastaz).
Prostat kanserinin derecesini saptamak, uygun tedavinin uygulanması ve hastalığın seyrini takip etmek açısından çok önemlidir.
Nedenleri
Prostat kanserinde en önemli risk faktörleri yaş ve aile öyküsüdür.
Yaş
Prostat kanserinin yaş ile görülme sıklığı artar. 70 yaş üzeri erkeklerin %50’sinde, 90 yaş üzerindekilerin de hemen hemen hepsinde mikroskobik düzeyde prostat kanseri tespit edilmektedir. Hastalığa 50 yaşından genç bireylerde sık rastlanmıyor.
Bu nedenle, erken teşhis için 50 yaşın üstündeki erkeklere prostat kanseri taraması öneriliyor.
Aile Öyküsü
Yapılan çalışmalar hastaların yaklaşık % 15’lik bir bölümünde diğer aile üyelerinin de prostat kanseri öyküsü olduğunu ortaya koymuştur. Prostat kanserinin oluşmasından sorumlu kimi gen grupları tanımlanmıştır.
Bunların yanı sıra, obezite ve sigara kullanımı da prostat kanseri için tanımlanan risk faktörleri arasındadır.
Belirtiler
Lokalize (prostata sınırlı) prostat kanseri sıklıkla hiçbir belirti vermeden gelişir. Prostat kanserinin belirtileri şunlardır:
- İdrar yaparken yanma
- Zorlanma ve idrarda kanama
- Semende kanama
- İleri evrede kemik metasazları, buna bağlı kemik ağrıları ve bazen kırıklar
Tarama testi yaptırmayan ya da tanı almış olmasına rağmen rutin kontrollerini aksatan bireylerde prostat kanserinin tedavisi gecikmiş olur. Bu durumlarda hastalık ilerlemeye başlar.
Tanı Yöntemleri
Günümüzde sağlıklı bir erkeğin prostat kanseri olacağını ortaya koyan bir erken tanı yöntemi yoktur.
Artan yaş ve genetik yatkınlık prostat kanserinde ortaya koyulmuş risk faktörleridir. Bu risk faktörlerinin ışığında hastalara erken tanı amaçlı testler yapılmaktadır.
Ailesinde prostat kanseri öyküsü olmayan erkeklerde prostat kanseri taraması 50 yaş ve sonrasında tavsiye edilirken, ailesinde prostat kanseri öyküsü olanlarda daha erken yaşlarda prostat kanseri için tarama tavsiye edilmektedir.
Tarama amaçlı olarak kullanılan yöntemler parmakla rektal muayene (prostata yönelik) ve kan testi ile PSA ölçümüdür.
Kanserin Tanısında PSA Testi ve Prostat Muayenesi
Kan örneğiyle bakılan PSA (prostat spesifik antijen) testi ile prostat kanseri erken teşhis edilebilir. Prostat kanserinin erken teşhisi, tedavi olanaklarının artması açısından önemlidir.
PSA, kanser dışında bengin prostat hiperplazisi – BPH (prostat büyümesi), prostatit (prostat iltihabı), cinsel ilişki, biyopsi, rektal prostat muayenesi, idrar yolu enfeksiyonu, idrar yolu girişimleri (sonda takmak) ve ameliyatları sonrasında yüksek çıkabilir.
Bu sebeple PSA’nın yüksekliği kanser olduğu anlamına gelmediği gibi düşüklüğü de kanseri ekarte etmek için yetersiz kalabilir. Bu sebeple prostat kanserinin taraması ve teşhisinde PSA testi, prostat muayenesi ile desteklenebilir. Bu tetkikler sonucu prostat kanserinden şüphelenilen hastalara prostat kanserinin teşhisi için bazı ilave tetkikler yapılabilir:
Multiparametrik MR
Prostat kanseri şüphesi olan hastalarda tanıyı destekleyebilecek bir görüntüleme yöntemidir. Kanserli olan hücre ve dokular hücre yoğunluğundaki artış ve kanlanma gibi kimi özellikleriyle sağlıklı olan dokulardan farklı bir görüntüye sahiptir. Bu sayede multiparametrik MR ile görüntülenmeleri mümkündür.
Bunun yanı sıra, Multiparametrik MR ile tümörün prostat kapsülünü aşıp aşmadığı ve olası lenf nodu sıçramaları tespit edilebilir. Ayrıca bu MR görüntüleri hastaya prostat biyopsisi yapılırken kılavuz olarak da kullanılabilir.
Prostat Biyopsisi
Mikroskop altında incelemek ve çeşitli testler yapmak amacıyla, vücudun herhangi bir kısmından doku ya da hücre parçası alınması işlemine biyopsi denir.
Prostat biyopsisinde de prostatın farklı bölgelerinden örnekler alınır. Standart prostat biyopsisinde, lokal anestezi altında rektuma yerleştirilen özel bir cihaz yardımıyla prostattan rastgele parçalar alınır. Daha sonra, patolojik incelemelerde bu dokular içinde kanserli hücre olup olmadığına bakılır.
Teknolojinin gelişmesiyle yeni biyopsi yöntemleri geliştirilmiş bu sayede tanı doğruluk oranları arttırılmıştır. Prostat biyopsisi prostat kanseri teşhisi koymada ve tümörün hızlı ve agresif seyredip seyretmediğini belirlemede kullanılır.
Standart Prostat Biyopsisi
Prostat biyopsisi makat yolu ile özel bir ultrason eşliğinde, otomatik biyopsi iğneleri ile yapılıyor. Bu şekilde yapılan biyopsi işlemleri genelde lokal anestezi eşliğinde yapılıyor ve herhangi bir yatış gerektirmiyor.
Bu işlem esnasında ultrason kılavuzluğu, biyopsinin istenilen bölgelerden alınmasını sağlıyor. PSA yüksekliğinin sebebi aydınlatılamazsa, PSA yükselmeye devam ederse veya prostat biyopsisi sonucu şüpheli olursa biyopsiyi tekrar etmek gerekebiliyor.
MR-Ultrason Füzyon Biyopsi
Bu yöntemde hastanın daha önce çekilen multiparametrik MR görüntüleri, prostat biyopsisi yapılan ultrason cihazına aktarılarak tümörün tam yeri belirlenebilmektedir.
Böylelikle klasik biyopsilerdeki gibi “rastgele” parça almak yerine “hedef gözeterek” direk şüpheli odaktan biyopsi yapılır. Tümörün ya da şüpheli odağın tam yeri bulunabildiğinden çok sayıda parça almak yerine bu yöntemle daha az örnek alınması yeterli olabilmektedir.
Füzyon biyopsi uygulaması iki yöntemle yapılabilir. Bunlardan birisi perineal bölgede ciltten girilerek yapılan transperineal yöntemdir. Bu yöntem genel veya lokal anestezi ile yapılabilir.
Diğer yöntem ise rektumdan girilerek yapılan transrektal yöntemdir. Bu yöntem de lokal anesteziyle yapılabilmektedir.
Tedavi Yöntemleri
Prostat kanseri tespit edildikten sonra tedavi, hastalığa bağlı faktörler (evresi, yaygınlığı) ve hastaya bağlı faktörler (genel durumu, yaşı, ek hastalıkları) göz önünde bulundurularak planlanır.
Prostat Kanserinin Ameliyat Dışında Tedavi Şekli Mümkün Müdür?
Prostat kanserinin tedavisi; ameliyat, radyoterapi, hormonoterapi şeklinde düzenlenebilmektedir. Hastanın içinde bulunduğu şartlar ve genel durumu göz önüne alınarak tedavi şekli belirlenir.
Prostat Kanseri Vakalarında Günümüzde Sık Kullanılan Tedavi Şekli Hangisidir?
Günümüzde prostat kanseri tarama testlerinin kullanımının artmasıyla erken evrede saptanabilmektedir. Çevreye yayılmamış erken evredeki (lokal) prostat kanserinde en sık kullanılan tedavi cerrahi tedavidir. Gereği halinde hormon terapisi veya radyoterapi ile kombine edilebilmektedir.
Aktif İzlem
Prostat kanseri Evre 1’de yavaş ilerler, bazen hiç belirti vermez ya da sağlık şikayetlerine yol açmaz. Doktorunuz bu evrede PSA değeri, rektal muayene ve ultrason gibi yöntemlerle kanserin ilerlemesini takip eder. Aynı zamanda tümörün yayılma riski (skorlama) değerlendirilir.
Aktif izlemde amaç yavaş ilerleyen ve düşük riskli olduğu tespit edilmiş hastaların gerektiğinde tedavi şansını kaybetmeyecek şekilde yakından takip edilmesidir. Bu sayede bir grup hastanın gereksiz tedavi alması önlenmiş olur.
Nanoknife
Nanoknife (nanonayf okunur) yöntemi, klinik olarak anlamsız tümör denilen küçük hacimli düşük riskli prostat kanserlerinin tedavisinde kullanılmaya başlanmıştır. Bazı karaciğer ve pankreas tümörlerinde de uygulanan bu yöntem, prostat kanserinin tedavisinde de güvenle uygulanmaktadır.
Nanoknife yönteminde 3-4 tane özel elektrot, ultrason yardımı ile prostatta bulunan tümörün çevresine yerleştirilir ve bu elektrotlara sırayla çok yüksek dozda (3000 volt-50 amper gibi); ancak kısa süreli elektrik akımı verilir. Bu bölgede elektromanyetik bir alan oluşur ve hücre duvarı geçirgenliği kalıcı olarak artar. Bu şekilde tümör hücreleri canlılıklarını kaybederler.
Bu yöntem dokularda ısı değişikliğine sebep olmadığı için sinirlere ve üretraya (mesaneden dışarıya açılan ve prostatın da içinden geçen tüp şeklindeki yapı) yakın tümörlere de uygulanabilir.
Bu yöntemle tedavi edilecek hastalar iyi seçilmelidir. Normalde aktif izlem yapılabilecek hasta grubuna kullanılabilecek bir tedavi yöntemidir.
Yapılan işlem sonrası prostatta sadece kanserli hücreler tahrip edildiğinden ilerleyen zamanda prostat dokusunun başka bir bölgesinden kanser gelişme riski vardır. şayet böyle bir durum gelişirse hastaya küratif (cerrahi, radyoterapi) tedavi planlanır. Yani bu yöntem, küratif tedavi gerekebilecek hastalarda bu tedavinin olabildiğince ertelenmesini sağlamaktadır. Bu şekilde küratif tedavilerden doğabilecek bazı yan etkilerin de ertelenmesi amaçlanır.
Prostat Kanserinde Cerrahi Tedavi – Radikal Prostatektomi
Yayılım göstermeyen prostat kanserinin tedavisinde, cerrahi olarak prostatın çıkarılmasıdır. Bu cerrahiye radikal prostatektomi ameliyatı denir. Radikal prostatektomi operasyonu geçiren düşük dereceli tümöre sahip hastaların 10 yıllık hastalığa özgü sağ kalım oranları %90’ın üzerindedir.
Prostat çıkarılırken idrar tutmaya yarayan yapılara zarar verilmemesi ve sinirlerin korunması önemlidir.
Robotik Cerrahi Ne Demektir?
Robotik cerrahi, laparoskopik (kapalı) ameliyatların “da Vinci” isimli robot yardımıyla 3 boyutlu görüntü altında yapılmasıdır. Laparoskopik yapılabilen birçok ameliyat (ürolojik, genel cerrahi, kadın hastalıkları vb.) bu yöntemle yapılabilmektedir.
Robotik Cerrahide Cerrahın Fonksiyonu Nedir?
Robotik cerrahi denilince ameliyatın robot tarafından yapıldığı şeklinde yanlış bir kanı vardır. Oysa ameliyatı gerçekleştiren kişi robot değil cerrahın kendisidir.
Robotik Cerrahi ile Prostat Kanseri Ameliyatının Komplikasyonları Nelerdir?
Prostat dokusunun bulunduğu anatomik yerleşim, ereksiyonu ve idrar tutmayı sağlayan yapılara çok yakındır. Bu sebeple prostat cerrahisinin en önemli komplikasyonları ameliyat sonrası ereksiyon kaybı ve idrar tutamama (inkontinans)’dır.
Robotik cerrahi ile prostat ameliyatındaki asıl amaç prostatın geride kanserli doku bırakmayacak şekilde çıkarılması, cinsel fonksiyonların devamını sağlayan sinirlerin korunması ve prostat çıkarılırken idrar tutmayı sağlayan yapılara zarar verilmemesi olarak sıralanabilir.
Mesane ile prostat arasında bulunan bir anatomik planın ortaya koyulması ile robotik prostat ameliyatlarında “Mesane Koruyucu Teknik” tanımlanmıştır. Bu teknikle yapılan ameliyat sonrası hastalarda idrar tutamama oranları çok azalmıştır.
Robotik Cerrahinin Açık Ameliyattan Farkı Nedir?
Geleneksel açık cerrahi yöntemde hastanın göbek altından yaklaşık 15 cm’lik bir kesi yapılır. Açık ameliyatın hem hasta hem de cerrahi ekip için birçok zorluğu bulunmaktadır.
Operasyondan sonra geç iyileşme süresi, uzun süre hastanede kalış, yara enfeksiyonu riski ve büyük bir yara izi bu cerrahinin hasta adına zorlukları olarak sayılabilir.
Cerrahi alanın darlığı sebebiyle el hareketlerinin yetersiz kalması ve iyi bir görüş alanının sağlanamaması sebebiyle ameliyat sürelerinin uzun olması ve komplikasyon oranlarının artması ise cerrahi ekip adına sayılabilecek zorluklardır.
Robotik cerrahi, Da Vinci adı verilen bir robotun hasta üzerine uygun şekilde yerleştirilmesi ve bu robotun kollarının, konsol cerrahı tarafından, konsol adı verilen kontrol ünitesinden yönlendirilmesi ile gerçekleştirilen bir ameliyat şeklidir. Genel prensipleri laparoskopik cerrahiye benzemektedir.
Robotik cerrahide kullanılan ameliyat kollarının ince yapısı, hareket kabiliyeti, titreşim engelleyici çalışma prensibi ve robotik sistemin gelişmiş görüntü sistemleri sayesinde prostat ameliyatı sırasında prostata yakın komşuluktaki yapılar daha rahat korunabilir olmuştur. Böylece ameliyat sırasında komplikasyon ihtimali aza inmekte, kan kaybı azalmakta ve ameliyat süresi kısalmaktadır.
Ameliyat sonrası ise ağrıda azalma, iyileşme süresinin kısalması, ilerleyen dönemde cinsel fonksiyonların kaybı ve sürekli idrar kaçırma gibi sosyal yaşantıyı büyük ölçüde etkileyen sağlık problemlerinin azalması gözlemlenmektedir.
Ameliyat hangi teknikle yapılırsa yapılsın, robotik cerrahi ile prostat kanseri ameliyatı sırasında da dikkat gerektiren aşamalar vardır.
Burada asıl amaç prostatın geride kanserli doku bırakmayacak şekilde çıkarılması, cinsel fonksiyonların devamını sağlayan sinirlerin korunması ve prostat çıkarılırken idrar tutmayı sağlayan yapılara zarar verilmemesi olarak sıralanabilir.
Radyoterapi
Radyoterapi (ışın tedavisi) kanser hastalığının radyasyon kullanılarak tedavi edilmesidir. Radyoterapinin amacı normal dokuya mümkün olduğunca az zarar vererek, kanserli hücreleri öldürmek veya bölünüp çoğalmalarını engellemektir.
Radyoterapi, cerrahi yöntemlere benzer şekilde lokal bir tedavi yöntemidir; etkisini de, yan etkisini de uygulandığı yerde göstermektedir. Lokalize prostat kanserinde radyoterapi, küratif bir tedavi yöntemi olarak kullanılmakla beraber, prostat komşu organlarına (lokal ileri) ve uzak organlara yayılmış (metastatik) hastalarda da palyatif (ağrı gibi şikayetlerin giderilmesine yönelik) ya da tümör yükü azaltma amaçlı tedavi olarak kullanılabilir.
Radyoterapinin Yan Etkileri Nelerdir?
Radyoterapinin yan etkileri genellikle ilk günlerde değil, ilerleyen günlerde, doz arttıkça başlar. Her zaman meydana gelmeyeceği gibi kişilere göre de değişiklik gösterebilir.
Genel yan etkilerden bazıları ciltte irritasyon (rahatsızlık) ve yorgunluk hissidir. Prostat kanserinde kullanılan radyasyon tedavisi, erektil disfonksiyona (sertleşme bozukluğu) ve inkontinansa (idrar tutamama) sebep olabilir. Bunun dışında da sık idrara çıkma hissi ve idrarda kanama görülebilecek bazı durumlardır.
Kemo-Hormono Terapi
Prostat kanserinin ilerlemiş safhalarında hastalık prostata sınırlı kalmayarak komşu dokulara ve uzak organlara yayılmış olarak tespit edilebilir. Hastalığın bu safhasında cerrahi yöntemler yetersiz kalacağından ilaç tedavileri tercih edilir.
Prostat dokusu erkeklik hormonu testosterona duyarlı bir organ olduğundan, hastalığın bu safhasında testosteron etkisini engelleyen ilaçlar (anti-androjen) kullanılır. Bu tedaviye hormonoterapi (hormon terapisi) denir.
Bu tedaviye yanıtsız olan veya direnç kazanan hastalara ise kemoterapi planlanır. Bu şekilde ileri evre prostat kanseri olan hastaların da yaşam sürelerinin uzatılabildiği bilimsel çalışmalarla ortaya koyulmuştur.